banner564

Ortadoğu ve bizim ülkemizin durumu

Belki çok iddialı bir başlık olabilir, ancak son yaşanan gelişmeler bu söyledik-lerimizi doğrular gibi. Seksenli yıllarda başlayan ve uzunca bir süre devam eden Irak-İran savaşı, hemen akabinde patlayan Körfez Savaşı, El Kaide’nin vurduğu New York’daki ikiz kuleler ve Orta Doğu’yu yakmaya başlayan ateş, Afganistan krizi ve savaşı, Tunus’taki Arap Baharı, hemen sonrasında Libya Gaddafi rejiminin sonu.

Mısır’daki Hüsnü Mübarek’in devrilmesi, yıllarca ülkeyi babasından sonra demir perde gibi yöneten Esat rejiminin 60 yıl sonra sonlanması, Suriye’nin özgürlüğüne kavuşması ve orantısız güç neticesinde savaş bile denilmeyecek masum insanların yüzlercesinin günlerce öldürüldüğü iki yıl boyunca süren Gazze krizi, 70.000 masum insanın ölümüne, yüz binlercesinin evinden yur-dundan olmasına sebep oldu.

Dikkat edin, bu saydıklarımın hiçbirinde Hristiyan bir ülke yok. Müslümanlar aslında birbirleriyle savaşıyor, birbirlerini öldürüyor, büyük emperyal güçler bundan silah satışları sonucunda milyar dolarlar kazanıyor; ne yazık ki olan masum insanlara, çocuklara ve kaybedilen milli servetlere oluyor.

Ha bir de unutmayalım; seksenli yılların ortasından beri neredeyse bir tane da-ha yeni Türkiye yaratacak kadar yüz milyarlarca doların PKK terörü için har-candığını da hatırlatmak gerek. Bu paraları harcamamış olsaydı Türkiye’miz dünyanın en büyük beş askeri ve ekonomik gücünden biri olurdu.

Beni en fazla şaşırtan, neredeyse üç yılı bulacak olan iki Slav ırkının, aynı dini paylaşan iki ülkenin, Ukrayna ve Rusya savaşı’nın bu kadar uzun sürmesi. Ne yazık ki uluslararası ilişkiler kapsamında ve ayrıca milli çıkarları doğrultusunda eksen değişikliğine giden Ukrayna mutlaka Rusya tarafından cezalandırılacaktı; öyle de oldu.

Rusya’ya karşı kışkırtılan Zelenski önderliğinde fakir Ukrayna halkı yüz bin-lerce insanını kaybetti, milli servetini sıfırladı, topraklarından oldu; ama hep-sinden önemlisi son yılların önemli ekonomik gücü olmaya başlayan “zengin toprak elementlerini” Amerika’nın kontrolüne bıraktı.

Şüphesiz her savaşın bir bedeli olacaktı ve bu bedeli Ukrayna halkı çok acı bir şekilde ödedi. Bundan sonra tüketilecek bir şey yok; o yüzden savaş çok yakın bir zamanda sonlanacak. İmzalar atılacak ve yeni bir yol haritası hem siyasal hem ekonomik olarak gün yüzüne çıkacak.

Rumların, Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etmesine izin vermemeliyiz

Bugün çok önemli bir gün. Kıbrıs Türkü ve adada yaşayan vatandaşlar yeni Cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gidiyor. Demokratik teamüller gereği; herkes gönlündeki yatan kişiye oyunu kullanacak ve yeni bir dönem başlayacak. Kıbrıs Türkü olarak, yukarıda saydığım Doğu Akdeniz ve Mezo-potamya, Yakın Doğu coğrafyasında hal böyleyken, İsrail’in tehditleri son bulmalı.

Amerika’nın siyasi ve askeri gücünü arkasına alarak adeta bu coğrafyada her-kese kafa tutan bir İsrail yönetimi ve katil Netenyahu var. Bir diğer yandan; “Türkün caydırıcı gücünü” gün geçtikçe daha fazla anlayan ve Amerikan Baş-kanı Trump tarafından her önemli uluslararası toplantıda dile getirilen bir “Türk ordusu gücü ve Türkiye” var. Kimsesi bize dokunamıyorsa, bu şüphesiz ana-vatan Türkiye’nin askeri gücünün caydırıcılığındandır.

Bunu en son Mısır Antlaşması’ndan gördük. İmzanın atıldığı yerde baş köşede Türkiye, Katar ve Amerika vardı. Her attığımız adımda, Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin bizlere bu topraklarda burnumuz kanamadan yaşadı-ğımızı hatırlatmak ve hatırlatmaktan geçmektedir. Hangi cumhurbaşkanı seçi-lirse seçilsin, ülke olarak beklentimiz 1960 yılından beri Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek taraflı olarak gasp eden, Türk’ün izni olmadan hiç kimseye danışmadan, kimseye o cumhuriyette fiilen hiçbir siyasi yetki vermeyen Rumları artık önce-likle Avrupa Birliği şemsiyesi altında ve dünya siyasetinde herkesin gözüne sokmak lazım.

Uluslararası lobi faaliyetleri ile Kıbrıs Türkü’nün Rumlar tarafından yönetilen bir toplum olmadığını, Annan Planı’na hayır diyerek ödüllendirilen, 2017 yı-lında Crans Montana’da masayı deviren ve o ekibin bir parçası olan şimdiki GKRY Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in ta kendisi olduğunu dünyaya anlat-mak gerekli. Türk devletlerinin siyasi ve ekonomik hamlelerini ne yazık ki ko-nuşamıyorum, çünkü onlar büyük emperyal güçlerin sözü dışına çıkamazlar.

Onlardan çok büyük beklentilerin içerisine girmemiz lazım. Bu da işin gerçeği.


 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Seran Beyar
Seran Beyar - 3 gün Önce

Ortadoğu’da yapılan haksızlık bize de maalesef yapılıyor,tabi ki ayni düzeyde değil fakat onlar hayır dedikleri halde şimdi AB üyesi

banner471

banner473