Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ‘ilgili taraflarla görüştükten sonra’ Kıbrıs konusunda yeni bir sayfa açtı…
   Önce ‘uzlaşmazlıklar konusunda uzman olan’ Bayan Cuellar’ı Kıbrıs Özel Temsilcisi olarak atadı…
   Bayan Cuellar, Kıbrıs’taki liderlerin yanı sıra muhalefet liderleriyle de görüşmeler yaptı ve çözüm olasılıkları üzerinde görüşleri dinledi…
   Bunun ardından Rum lideri Nikos Hristodulidis, Genel Sekreter Guterres’le Brüksel’de bir araya geldi…
   KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da Genel Sekretere görüşme arzusunu iletti ve New York’a davet edildi…
  Tatar-Guterres görüşmesi öncesinde açıklama yapan Rum lideri Hristodulidis ‘kendisine sunulan önerileri’ kabul ettiğini söyledi…
   Ama bu önerilerin ne olduğunu gizledi…
   “Tatar’ın da önerileri kabul etmesini diliyorum” dedi…
   Cumhurbaşkanı Tatar, Guterres’le görüşmesi sonrasında önerilerden söz etmedi…
   Görüşme sırasında Guterres’e ‘iki eşit egemen devlet’ şartında ısrarlı olduklarını söyledi…
   Daha sonra kendisine soru yönelten basına ‘müzakerelerin başlaması için zemin olmadığını’ ifade etti…

İstesek de istemesek de 

   Müzakerelerin başlaması için her iki tarafın da ortaya bazı istekleri koyması doğaldır…
   Ancak; iki tarafın isteklerini müzakerelerden önce uyumlaştırmanın mümkün olamayacağını da kabul etmemiz gerekiyor…
   Müzakeresiz uzlaşma olsaydı, zaten Guterres’in arabuluculuğuna gerek kalmazdı…
   Öyleyse; taraflar ‘istesek de istemesek de’ müzakere masasında buluşup, konuşmalı ve Kıbrıs sorununun çözümünü başarmalıdır…
   Ada toprağının tamamı AB sınırları içindedir…
  Rumların Anavatanı Yunanistan AB üyesidir…
   Türklerin Anavatanı Türkiye; AB üyesi olma yolunda ilerleme arzusundadır…
   Bunu her fırsatta dile getiriyor…
  Türkiye; toplam ihracatının yüzde 60’dan fazlasını Avrupa’ya yapıyor…
   O yüzden Kıbrıs konusunda sağlanacak bir uzlaşı, anavatanların da çıkarınadır…
   Elbette “her ne pahasına olursa olsun” demiyoruz…
   Ancak; iki tarafın da en önemli hassasiyetlerini giderecek bir çözüm formülü ortaya çıkmalıdır…
  Önemli olan iyi niyet ve uzlaşıdır…
   Tarafların uzlaşması sadece Kıbrıs açısından değil, bölgenin güvenliği açısından da son derece önemlidir…
   Doğal gazda, enerjide yeni gelişmeler ve Maraş’ın dünya turizmine açılması gibi zenginlikleri hiç kimse görmezden gelemez…
   Maraş’ı 50 yıl daha kapalı mı tutacağız?..
  Adanın bir kesimini Avrupa standartlarında yaşatırken; diğer kesimi Afrika mı yapacağız?..
  Halkın buna uzun süre daha tahammül edeceğini mi sanıyoruz?..
 
Sağlam yapı oluşturulmalı

   Müzakereler için ‘ortak zeminden’ söz ederken, kendi bölgemizdeki zeminin ne kadar sağlam olduğuna da bakmalı…
   ‘Eşdeğer’ denilerek satılan mülklerin yüzde kaçının diğer tarafta ‘eş değeri’ olduğunu sorgulamak ve kendimizi ona göre toparlamak gerekmiyor mu?..
   Tarafların ‘mülk değerlerinde’ çok büyük farklılıklar olduğuna göre; Taşınmaz Mal Komisyonu’nu çalıştırmak suretiyle kendi zeminimizi sağlamlaştırmaya bakmalıyız…
   Bu konuda çok geç kalındığını da görebilmeliyiz…
   İyi pazarlar…