Türkiye’de Orta Vadeli Program yayınlandı. Bu programı ekonomi, iş ve emek dünyası ile siyaset alanı tartışıyor. OVP’da, Sayın Mehmet Şimşek’in göreve gelirken ifade ettiği “rasyonel ekonomik anlayışın” izleri var. Fakat TL faizinin ne şekil alacağı ile ilgili bir mesaj yokluğu, zayıf bir yandır. Ancak olumlu hedefler var. Dolayısı ile Programı ve hedefleri ne külliyen yok saymak, nede külliyen kutsamadan ele almak gerekir. Bu Türkiye siyaset alanının ve aydınlarının, iş ve emek dünyasının görevi…
Ancak bu programı biz, önümüzdeki üç yılda bize etkileri temelinde değerlendirmek zorundayız. Orta Vadeli Program; 2024- 2026 arasında Türkiye’nin büyümesini sırası ile %4, %4,5 ve %5 olarak koydu. Enflasyonu ise 2023’te %65 olarak tahmin ederken, 2024’te enflasyonu %33 ve 2025’te % 15,2; 2026’da ise %8,5 ile tek haneli bir orana düşürüleceği hedefini koydu.
Bunlara bağlı olarak Dolar Kurunun da 2024’te 36,8 TL; 2025’te ise 43,9 TL olacağı ve 2026’da ise Dolar kurunun 47,8 TL’ye yükseleceğini öngördü. Dolar kurundaki bu aşırı artış öngörüsüne bakarak, EURO ve Sterlinin ne olabileceğini varın siz düşünün. 1 milyar beş yüz bin Doları aşkın ithalat yapan Kuzey Kıbrıs’ta, bu kurların kiralara, fiyatlara, borçlulara ve üretim maliyetlerine, yani insan ve toplum yaşamına etkilerini düşünmemek ve endişe içine girmemek mümkün mü?
Söz konusu Program, büyümeyi Türkiye için tavizsiz bir şekilde ortaya kor ve enflasyonu düşürme hedefini de ciddiyetle ifade ederken; 2023 ile 2026 arasında Dolar kurundaki %44’luk artış öngörüsü ile bunun bağına sorgulayıcı olarak bakmak kaçınılmaz olur. Ayrıca bu bağı, birde 2023’te %10, 9 olan Özel Tüketimi; 2024’te radikal olarak %3,5’e indirmeyi hedef olarak ifade ettiğinde, sorgulama dürtüsü artar. Bu iç talebi daraltmadır. Bu; vergiler, kredi kartı kullanmayı caydırıcı tedbirler vs. ile olur.
İşte bu noktada Kuzey Kıbrıs’ta hükümet, iş- emek dünyası, muhalefet, sivil toplum, aydınlar konuyu ortak bir değerlendirmeye almak zorundadır. İç talebi daraltmaya dönük tedbir ve düzenlemeler, elbette ki bu zorlu koşullarda Türkiye’de vatandaşı daha da zora koyacaktır. Ancak bu iç talebi daraltmaya dönük önlemler; KKTC’de de uygulanacaksa, bu Kuzeyde yaşayan vatandaşları bugünden daha da zora sokacaktır. Zira iç talepte bırakın azalmayı; Türkiye’nin tersine artış olacaktır. Çünkü söz konusu Orta Vadeli Program, Dolar kuru için %44’lük artış öngörmektedir. Dolayısı ile gıdadan, eve, beyaz eşyaya, her şeyde vatandaşın iç talebinin değil; Kıbrıslı Rumların, İran, İsrailli, Rus, Ukraynalı, İngiliz, Alman ve Nijeryalıların taleplerinin belirleyici olduğu Kuzey Kıbrıs piyasasında, bu kurlarla iç talep; düşmeyi bırakın, artacak. Çünkü Dolar Kuru, üç yılda %44 artacak. Şimdiden piyasa aktörleri vatandaşa göre değil, bu önemli potansiyele göre düzenlemelerini yapacaklar. Eğer bu OVP’ı, Kuzey Kıbrıs’ta da koşulsuz uygulama niyetinde ise Hükümet edenler; o zaman ne yapacaklar? İç talebi daraltmak için Güneyden gelenlerin ve yabancıların mal ve hizmet almalarını yasaklayacak, caydırıcı milliyetçi tedbirler mi alacaklar? “Yandı gülüm keten helvası”. Çünkü ekonomi çöker. Esnaf, inşaat, tarım, sanayi, ticaret sektörü dibe vurur.
Bakın, Türkiye’de Orta Vadeli Program bu zor koşullardan çıkış için, Turizm Sektörüne büyük önem verdiğini ortaya koydu. Turizmde 55,6 milyar dolar olan gelir öngörüsünü; 2024’te 59 milyar dolara, 2025’te 64, 7 milyar dolara ve 2026’da 71,3 milyar dolara çıkmayı hedefledi. Peki bizde Bütçede, Turizme ayrılan destek kaynağı ne kadar? Bırakın destek kaynağını; turizm planlama, teşvik ve destek programını bu ülkenin; turizmcileri, aydınları, bürokrat ve siyasilerinin belirlemesinden bu hükümet aldı. Yani Turizme destek öne alınmalıdır. Artık Kuzey Kıbrıs’ta var olma devinimi içinde olan toplumun her kesimi ve siyaset odakları, toplumsal program hedefini öne almalıdır. Demokratik hukuk devletini, yargının özerkliğini, eğitimi, sağlığı, sosyal adaleti temel almayan ekonomik program etkili olmaz.
OVP ve bize Yansıması
- 11 Eylül 2023, 09:23
- 99
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi