Hafızaları canlandıralım...
Artık zamanı geldi...
Yıl 1974...
Faşist Yunan Cuntası’nın 15 Temmuz’da gerçekleştirdiği darbe sonrasında tankların namluları Lefkoşa’nın Türk kesimine yönlendirilmişti...
Adanın tamamını ele geçirmek hiç de zor olmayacaktı...
Türkiye bunu fark edip; 20 Temmuz’da askeri müdahalede bulundu...
Buna mecbur kalmıştı...
Dönemin Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios bile Türkiye’ye müdahale çağrısı yapmıştı...
Birinci harekat başarıyla gerçekleştikten sonra Mağusa’nın surlar içindeki mücahitleri “kurşun kalmadı teslim olacağız” mesajı vermişti...
Türkiye, ikinci harekatı da yapmak zorunda kaldı ve Mağusa halkını kurtardı...
Harekat öncesi surlar içinde eski evlerde yaşamaya mahkum edilmiş, ticaret yapamayan, fakir bir yaşam süren Kıbrıslı Türkler; harekat sonrasında çok geniş olanaklara kavuştu...
Eski evler terk edilip, sahillerde villalara geçildi...
Ya da dönümlerce arsa ve arazi yanında güzel bir ev...
Müthiş bir ganimet patlaması yaşandı...
Toplumun çok büyük bir kısmı yıllarca ‘ganimetin getirisiyle’ durumu idare etti...
Ondan sonra, ganimet bitince dikkatler anaya yöneldi...
“Maaşları ödeyemiyoruz ana yetiş imdada” dediler...
O günlerde ana bir cent’e muhtaç olduğu halde yavrusunu kırmayıp para gönderdi...
Ana bir yandan Amerikan ambargosuyla yüzleşirken, diğer yandan Kıbrıs’ta 40 bin kadar asker barındırmanın maddi ve manevi sorumluluğunu üstlendi...
Ya biz ne yaptık?
Kıbrıslı Türkler olarak bizler ne mi yaptık?..
‘Çok partili demokrasi’ adı altında bir oyun başlattık...
Bakan olamayan bir başka parti kurdu...
Sık sık seçim yapıldı...
Her seçim öncesinde sorumsuz siyasiler kamu kuruluşlarına, bakanlıklara ve devlet dairelerine istihdam yaptı...
Sendikaların sayısında patlama yaşandı...
Onlara dünyanın en demokratik ve en zengin ülkelerinde bile olmayan haklar verildi...
Sağ partilerin stratejisi aynen şöyleydi:
“İstediğini vereyim beni rahat bırak... Yaptıklarımı görmezden gel…”
İyi güzel de cevizcinin çuvalından oynadığını fark etmedin mi?..
Kimin parasıyla oynadın bu oyuncuğu?..
Defalarca uyarılar yapıldığı halde ‘alışılmış sistem’ aynen devam ettirildi...
İsterim ama istemem
Hemen her yıl kuraklık parası ödemekten yorulan ana nihayetinde buradaki siyasilere tarihi bir fırsat sundu...
Neydi bu?..
Anamur suyunu deniz altından borularla adaya taşımak...
Böylesi bir hediye karşısında insan ne yapar?..
Sabah, öğle, akşam şükretmez mi?..
Ama biz öyle yapmadık...
Suyun gelmesine karşı çıkacak kadar ‘ideolojik saplantılara’ tanıklık ettik...
“Kendi doğal kaynaklarımız elden gidecek” yalanıyla suyun gelişini geciktirenlere karşı sesimizi yükseltmedik...
Sonunda suyumuz geldi...
Önceleri karşı çıkanlar, daha sonra su sayesinde büyük kazançlar elde etmeye başladı...
Anadan tonu 2 lira 30 kuruşu aldıklarını, kimi yerde 5, kimi yerde 10 liraya sattılar...
Şimdilerde 7.5 liraya aldıkları suyu 12 ile 15 TL’ye satıyorlar…
Suyun gelmesinden sonra “size elektriği de getirelim daha fazla zehirlenmeyin” dediler...
Aman Allahım...
Koro halinde “olamaz” dedik...
Niye olamaz?..
Hani Teknecik zehirliyordu?..
Hani üretilen elektrik yetersizdi?..
Bu sorulara dürüst cevap vermek yerine işi yine ideolojik saplantıya döktüler...
“Efendim kendi öz kurumumuzu elden çıkarıp, Türkiye’ye yama olacakmışız...”
Bunun üzerine Türkiye de “ne haliniz varsa çekin” dedi ve elektrik projesini iptal etti...
Şimdi benzeri hareketi AKSA’ya karşı yapıyoruz…
Gana’da günde 720 megawat enerji üreten AKSA’nın, KKTC’de 300 megawat üretim yapması çok kolaydır…
Ama onu da istemiyoruz…
Bunu bir kez daha düşünmekte fayda vardır…
Yarın AKSA “vazgeçtim, size elektrik satmıyorum” derse, o zaman ne yapacağımızı düşünerek hareket etmeliyiz…
Bağışlayalım veya kazıklanalım meselesi değil…
Sağlam bir anlaşma yaparak, KIB-TEK çalışanlarını işsiz bırakmayacak bir formülle elektrik sorununu tarihe gömmek zorundayız…
Aksi halde çok ağlarız…
Çünkü toplum olarak 49 yıldır sahneye koyduğumuz oyunun son perdesindeyiz…
Sayın Akar, Yönetemediğimiz KKTC’yi kurduk kuralı Bu güne kadar Hangi Sorunumuzu çözebildik ki Elektirik sorunumuzu da çözebilelim? Anavatan Türkiye’den Su , Elektirik veya milyarlar ile Trilyon paralar gelse bile Dibi Delik kova misali KKTC’ye ne yarar ? Bu güne kadar Anavatan Türkiye’nin Yönetilemeyen KKTC’ye akıttığı heba olan kaynaklar Türkiye’nin Ekonomisine akıtılsa daha sağlıklı olmazmıydı acaba ? Yönetilemeyen ve batmış bir KKTC’yi bugün Devlet edenlerimiz milli nutuklarla ayakta tutmaya çalışıp halen BM , AB , Rumlar’ı ve Dünyayı Suçlamaya devam ediyorlar , Şimdiye kadar Yalanlarla yönetilen Ülkemizde gerçekler elbet bir gün Su Yüzüne çıkacaktır ! Bu güne kadar Kandırıldık ve kendi kendimizi kandırdık ?
Bu günden Sonra mı !
“ Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar “ diye bir Atasözümüz vardır ??