banner564

Özgürgün’ün Büyükelçi Kanbay ile randevusu

Biz demiştik bu çıkış öyle sıradan bir çıkış değil diye. Ve mutlaka etkileri de olur diye. Nitekim dün Başbakanlık’ta çok özel bir görüşme vardı. 
Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay, geçtiğimiz günlerde İsviçre'nin Crans Montana kasabasında süren Kıbrıs Konferansını takip eden Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros'un sürece destek belirten Facebook paylaşımına yaptığı yorum ile bir anda gündemin üst sıralarına oturmuştu.
Kanbay’ın dedikleri doğru, ama dile getiriş biçimi diplomatik değildi. Zaten KTTO Başkanı Fikri Toros’ta Kanbay’ın yorumunu ne beğendi ne de altına bir açıklama yaptı.
Kanbay’ın bu çıkışının ardından dün ilk kez Başbakan Hüseyin Özgürgün ile Büyüleçi Kanbay karşı karşıya geldi. Kanbay’ın talebi üzerine dün Başbakan Özgürgün, Büyükelçi Kanbay’ı Başbakanlık’ta kabul etti.
3 saate yaklaşan görüşmeye ilişkin ne Başbakanlık bir açıklama yaptı ne Büyükelçilik. Ancak biz üç aşağı beş yukarı masada neler olduğunu biliyoruz. 
Masadaki konular bir tarafa ikili arasında konuşmanın büyük bir bölümü Büyükelçi Kanbay’ın yaptığı çıkış ile alakalıydı. Başbakan Özgürgün, diplomatik olmayan bu yoruma ilişkin duyduğu memnuniyetsizliği ifade etti. Kanbay da özellikle ekonomik işbirliği protokolünde yavaş seyreden işler ve son dönemde kamuoyunda da duyulan rahatsızlıklarla ilgili Başbakanı bilgilendirdi. Üç saate yakın süren görüşmeden sonra ikili arasında buzların erdiği bize gelen bilgiler arasında.

Yalvarmaya gerek var mı?
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Kıbrıs’ta iki toplumun mutluluğu için siyasi konular yerine ekonomiye öncelik verilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Yalvarıyorum ekonomiye önceliği verin” dedi.
İyi de yalvarmaya gerek var mı?
Son derece haklı İzmir’in Ticaret Odası’nın Başkanı. Zira iki farklı din, iki farklı ırk, iki faklı kültürün bir olmasını beklemek yerine, iki toplumun birlikte ticaret yapmasını beklemek daha mantıklı değil mi?
Sonuçta adada artık doğalgaz var, turizm var, eğitim için ciddi bir potansiyel var.
Bu kadar ekonomik veriyi birlikte kullanarak zengin olmak, refah içinde yaşamak var iken neden ille de dinde, ırkta, kültürde farklı olan insanları bir araya getirmeye çalışıyoruz ki?
Küresel bir köy haline gelen dünyada artık herkes her şekilde ticaret yapıyor. Ambargolar falan 50 yıl öncesinin işiydi. Bugün KKTC’de olmayan ne? Dünyada ne varsa aynı anda KKTC’de de var.
Bence ticari aklı iyi kullanıp iki taraf da bundan kazanç sağlayabilir. İki toplum da bundan sonraki sürelerini daha refah içinde yaşarlar. Barış ve çözümden hedeflenen ne ki?  
 
MESAJLAR
Hüseyin ÖZGÜRGÜN: Dün Büyükelçi Derya Kanbay ile uzun bir görüşme gerçekleştirdiniz. Görüşme sonunda aranızdaki buzların eridiğini öğrendik. Bu arada yakında Ankara yolcusu olacakmışsınız. 
Derya KANBAY: Başbakan Özgürgün ile çok önemli bir zamanda gerçekleştirdiğiniz görüşme sizin açınızdan nasıl geçti? Bu arada Başbakanlığa giderken elinizde bir liste olduğu söyleniyor? Listede neler var? 
Kutlu EVREN: Dün öğlen sıcağında Göçmenköy’deki Zehra Abla’nın yerinde çiçek dolması yerken görülmüşsünüz. Bu kaçamaktan diyetisyeninizin haberi var mı? Merak etmeyin bizden sır çıkmaz. 
Züleyha KAHRAMAN: Tatil size hayli yaramış, işe daha bir sıkı sarılmışsınız ve Başbakanlıkta tüm gün mesaiye başlamışsınız. 
Bengü TOPALOĞLU: Bazı bürokratları gittikleri her yerde bakanlarını kötülerken siz gittiğiniz her yerde bakanınızı övüyorsunuz.  Bakalım bu duruma Kutlu Bey ne diyecek? 
Dr. Ali KORALP: Yani taa Ukrayna’lara kadar gidip de eli boş gelen bir sizi gördük. Hade bir şey alamadınız, bari fotoğraf falan çekseydiniz. Gittiğiniz yerleri görmüş olurduk. 
Burcu Başay KARAKAYA: Girne Belediye Meclisi Üyesi olarak tüm vatandaşlara yardım edebilmek için canla başla çalışıyorsunuz. Bu arada elinizdeki telefon 192 gibi hiç susmuyor. 
Önsay AKTOLGA: Yeni göreviniz hayırlı ve uğurlu olsun. Bizzat Başbakanın Özel Kalem Müdürü tarafından görevlendirilmişsiniz ve yeni görevinize dört elle sarılmışsınız. Aman ellere dikkat. 
Erhan ARIKLI: Tepebaşı’nda vatandaşlarla sohbet ettikten sonra köylülerin getirdiği karpuz ve hellimi afiyetle yemişsiniz. Valla böyle köy gezmesine can kurban.  
Dr. Remzi GARDİYANOĞLU: Serbest Çalışan Hekimler Birliği olarak 186 doktoru mercek altına almışsınız. Bu doktorlar devlette mesaileri bittikten sonra özele geçiyorlarmış. 
Hüda HÜDAVERDİ: Geçen hafta sonu sessiz sedasız Ankara’ya gittiniz ve bazı önemli temaslarda bulundunuz. Ankara dönüşü de ağzınızı bıçak açmıyor. Hayırdır ne iş? 
Nevzat NEVZAT: Tavlada bu kadar iddialı olduğunuzu bilmiyorduk. Gerçi sizin bankanın müdürünü yenmiş birisi olarak bizim için bir şey fark etmiyor. Yazdık sizi de listeye. 
İsmail KIRTAY: Grup içerisinde tavla dersleri vermek için düğmeye basmışsınız. Dersleri bizzat verecekmişsiniz, hadi bakalım, görelim kimler derslerinde başarılı, kimler sınıfta kalacak. 
Nazım BERATLI: Geçen sabah televizyonda izlediğiniz bir akademisyen dünyada garantörlük yok deyince başınızda kalan son üç beş saçıda yolmaya kalkmışsınız. Oo neler neler var bu akademisyenlerin içinde. 
İsmet ESENYEL: Bu kadar yoğunluğun içeresinde hangi arada bir de kitap yazdınız? Valla artık sizin karşınızda şapka çıkartıyoruz ve pes diyoruz. 

GÜNÜN SÖZÜ
 “Çok moda kahve lâflarımızdan biri de “dünyada böyle bir şey yok” demektir! Var mıdır? Yok mudur? Aramaya gerek yok! O anki “tartışmada” haklı çıkmamıza yetecekse, salla gitsin. Nasılsa karşımızdaki de bilmez, susar. Son günlerde çok moda bir tartışma olan, Garantörlüğe lâfı getireceğimi anladınız.“ Bu çağda, dünyada garantörlük olur mu? Var mıdır?” Vardır… Oluyor! Ve hatta bol bile geliyor…”
Yrd. Doç. Dr. Nazım BERATLI
YORUM EKLE

banner608

banner474