banner564

Panik ve BM, Dünya Sağlık Örgütü ve AB...

Bu nasıl iş diye insan kendi kendine soruyor. İnsanlar akın akın marketlere gitti. Temizlik, hijyenik malzemeleri alımı yaptılar. Buna normal diyelim. Ama paketlerle makarna, pirinç, bulgur, kilolarca hellim, kıyma, et ve diğer malzemeleri almalarına hayret etmemek mümkün değildir. Ancak buna şaşmamak gerekir. Çünkü panik işte böyle bir şeydir. Peki, nedeni ne?
Tüm dünyanın bu virüsü konuştuğu zamanda, eğer ülkenin Başbakanı buna dönük önlem ve bilgilendirme çalışmalarına ağırlık vereceğine, “Bize uğramaz, panik yok" diye açıklama yapar. Sonra Güneydeki bağnazlar sınır kapılarını kapatmayı buna dayandırırsa. Arkasından da bir turistte görüldüğü anda, tüm okulları kapatma kararı alırsan bunu beslersin.
Çünkü panik, bilinmeyene dönük gelişir. Kanser ve kalp hastalıklarından ölüm en yüksektir. Ama bunlara dönük panik yok, tedbir ve tedavi anlayışı öndedir. Gripten ölüm coronadan ölümden fazladır. Ama bunlara dönük panik yapmaz. Esas olanı, yani bilinen tedbir ve tedavileri alır. 
Ama bu virüsün ilaç ve aşısı daha bulunmadı. Bu yüzden bilinmeyene karşı korku var. Eğer buna dönük tedbirler, bilim ve akıl yolu ile alınmazsa, o zaman paniğe neden olur. Bu yüzden idareler insanlara dönük bilgilendirme ve tedbiri ciddiyetle almalıdır. Peki, bizdeki bazı tedbirlere bakalım. 
 Güneyden gelen turist kafilelerini 10 kişi ile sınırlamak! Bu hangi akla hizmettir? Peki, adaya gelecek olan uçakları ne yapacağız? Onları da mı yabancı yolcu sayısı ile sınırlayacağız? 
Güneyden gelecek turist sayısını, virüs nedeni ile sınırlamak, kendi ayağına Anastasiadis'in tabancası ile kurşun sıkmaktır. Güneyde bir hasta gözüktü diye, otobüsle gelecek olanlara sayı sınırı koyan UBP-HP Hükümeti, orada da bir hasta gözüktü diye, şimdi Türkiye'den gelecek olan uçaklardaki yabancı yolcu sayısına da mı sınır koyacak? 
Bu salgın ortada. Hükümet olarak hijyenik ilaç ve diğer araçların ülkede artmasına dönük tedbir alman gerekirdi. Halbuki günlerdir dezenfektan ilaç talebi yapan kamu kuruluşlarının taleplerini de yerine getiremediler. Şimdi panik içinde Belediyelere sarıldılar. Belediyelerin çoğunun de hali malum. Eski halk deyimimiz gibi. “Selimiye'de dilenir, Arapahmet'te sadaka dağıtır.” 
Yönetsel açıdan da işler vahim. Corona virüsüne karşı önlem için Cumhurbaşkanlığında ayrı toplantı. Başbakanlıkta ayrı toplantı. Devletin Anayasa açısından iki önemli kurumunun ortak tavrı yok. Üstelik Mecliste temsil edilen tüm siyasi partileri ortak bir toplantıya davet etmek dahi akıllarına gelmedi. Hade başkasını bıraktım. Neden Kuş Gribine karşı alınan önlemler ve hareket için eski sağlık bakanlarını diğer yetkilileri bir saat dahi olsa çağırıp bir fikir almazsınız? 
Bu iş gerçekten yalnız marketlere hücum gibi bir paniğe yol açmadı. Ama bu düzensiz işler; turizm, ticaret ve üniversite sektörleri gibi, hem geçiş noktası kapatmaktan, hem de bu salgından dolayı olumsuz etkilenen olan sektörlere, kendi elimizle daha fazla zarar vermekten başka iş yaratmaz.
Hele sağcısı ve solcusunun başka gerekçeler öne sürerek Lokmacı üzerinden, BM ile kavga etmesi gerçekten geçişleri kapatan Anastasiadis'e yapılmış en büyük bonustur. 
Panik değil akıl ve bilim öne çıkmalı. Duygularla davrananlar, yalnızca panik işini besler.
Hükümet, Güneyden gelecek turist kafileleri sayı işini gözden geçirmeli. Ortak dayanışma ile bu virüs belasına akıl ve bilim esaslı tedbirler geliştirilmelidir. Panik değil akıl. Peki merak ettim. Dünya Sağlık Örgütü ile BM üzerinden temas ve AB ile kontak için girişim yapmak akla gelmedi mi? 

YORUM EKLE

banner471

banner474