Kıbrıs konusunda birşeyler dönüyor...
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, yabancı gazetecileri bilgilendirirken ‘toprak ve garantiler’ dışında her şeyin konuşulduğunu söyledi...
Öyleyse; bu görüşmelerin sonucu nedir?..
Bizler bilmiyoruz...
Bizdeki siyasi parti liderleri de bilmiyor...
Müftü’ye bilgi vermek ne demek?..
Din adamlarının, siyasetle ilgisi olabilir mi?..
Olmamalı...
Ama Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi, hiçbir zaman siyasetin dışında kalmadı...
En kanlı çatışmaların içinde vardı...
Çözüm müzakereleri başladığı günden itibaren masayı etkisi altına aldı...
Annan Planı’nın referanduma sunulduğu 2004 yılında ‘iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu’ kötülemek için 15 bin adet kitap bastırıp, bunları köy köy dolaşıp dağıttı...
OHI kampanyasına maddi ve manevi destek verdi...
Peki neden yaptı bunu?..
Annan Planı Türkiye’nin garantörlüğünü dışlamadığı için...
Girne kökenli Rumların geri dönüşünü büyük ölçüde engellediği için...
1960 anlaşmalarında olduğu gibi 600 Türk askerinin adada kalmasını kabul etmediği için...
Peki ne değişti?..
Rum lideri Anastasiadis, müzakereler konusunda hem siyasi parti liderlerini, hem de Ulusal Konseyi sık sık bilgilendiriyor...
İki gün önce Girne kökenli Rumları bilgilendirdi...
Dün de Sen Sinod Meclisi’ni ziyaret etti...
Rumlarda ‘en yüksek karar alma organı’ olan Sen Sinos Meclisi’ni 2 saat süreyle bilgilendiren Anastasiadis, Akıncı’nın, yabancı gazetecilere söylediklerini kibarca yalanlamaktan geri kalmadı...
Anastasiadis, “Önemli olan bizim tezlerimizdir”dedi ve her ne pahasına olursa olsun Rum halkını gelişmeler konusunda bilgilendireceğini söyledi...
Gelelim MAGARİODADE’YE!..
Başpiskopos Hrisostomos; Sen Sinod toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada “Anastasiadis’in anlattıkları tüm meclis üyelerini coşturdu”dedi...
Bu müthiş bir itiraf...
Bu saatten sonra papazları coşturan mesajın içeriğini öğrenmeye gerek var mı!..
Kilise coşuyorsa, caminin içinde ve dışındakiler şimdiden oturup ‘çözülme sonrasında olacakları’ düşünmeye başlasın...
Ve su meselesi
KKTC hükümeti, Türkiye’den gelecek suyun yönetimi konusunda yeni bir tartışma başlattı...
Meclis’te temsil edilen siyasi partilerin, kamuda ilgili birimlerin, belediyelerin ve sivil toplum örgütlerinin katılacağı bir ‘Su Yönetimi’ oluşturulacağını açıkladı...
Bir yandan AB’ye uyum, diğer yandan devlet ve belediyeler yetmezmiş gibi, partilerin de içinde olacağı bir su yönetimi oluşması konusunda yorum yapmadan önce; Kıbrıs’ın ‘örnek köyü’ Kalavaç muhtarı Ömer Meraklı’nın dün sosyal medyada yazdıklarını okumalıyız...
Aynen aktarıyorum:
Günaydın millet merhaba...
Hade be gıbırdayın biraz...
Ülkemizin en önemli konusu susuzluk...
Var olan da boşa akıp gidiyor; yazık...
Su İşleri Dairesi’nin ne müdürü var, ne de müdür yardımcısı...
Ne de vekâlet edeni...
Dağlar, taşlar patlak, tıkanan su borularıyla dolu...
Yok mu müşavir odusunda işden anlayan biri...
Bir müşavir atayasınız derhal...
Köye damla su gelmiyor...
En az elli ton su dağlara, taşlara boşa akıp gidiyor...
Neymiş övündüğümüzde bir harmanlık yer isteriz...
Neymiş Anadolu’dan gelecek suyu biz yönetecekmişiz...
Bu kafalarnan mı?..
Zor dostum zor...
Hem da çok zor...