banner564

Publilius ve devlet adı

Elektrik, ağır enflasyon ve diğer demokratik sorunlar. Ayrıca Kıbrıs sorunu bağlamında yeniden gündeme getirilen, “KKTC’nin ismini değiştirip, KTD koyalım” konuşmaları bana; MÖ 1. Yüzyılda yaşamış Antakyalı Roma düşünürü, Publilius  Syrus’un sözünü hatırlattı. Nusaybin doğumlu olan bu düşünür, Antakya’da Romalılar tarafından köle yapıldı. Ama sonra tiyatro, felsefe, sözleri yani bu alandaki eserlerini,  insanlığa miras olarak bıraktı.
Publilius, “ düştüğün yerde bir daha düşersen, bil ki kabahat sesindir” der. Elektrik, ağır enflasyon, tıkanan ve işlevsiz hale dönen kamu yönetimindeki sorunlar tekrarlanarak, ama her tekrardan sonra daha da büyüyerek önümüze geliyor. İşte o zaman, MÖ yaşamış bu düşünürün sözü akla gelmez mi? Zamanında gerekli yatırımları elektrikte yapmazsan,  hem elektriksiz kalırsın, hemde güya bize iyilik yapma niyeti taşıyan fırsatçı odakların, Ercan’daki gibi oyun alanı olursun. 
Peki, Kıbrıs sorununda ayni yerden kaç defa düşeceğiz? Şunu yaşadık, bunu yaşadık. En nihayetinde 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devletini kurduk. Bu devlet; Anayasası ve çok partili demokratik siyasi yaşamı ile demokratik hukuk devleti ilkelerine doğru ciddi bir oluşumdu. Halk, bu devlet çatısında, adalet ve demokratik hukuk devleti ilkelerinde yaşamak için ciddi istek ortaya koydu.. Ama hey hat. Bu devletin esas dinamiği olacak olan halkın iradesi ve dinamiği, kuruluşundan 6 yıl sonra darbelendi. Çünkü, 1981 seçimlerinde halk seçimde; TKP, CTP ve DHP’ ye KTFD Meclisinde çoğunluğu, Hükümet kurmaları için verdi. Ama Kuzey Kıbrıs’ın seçim kaybeden egemenleri, halk iradesine saygı göstereceklerine, Türkiye’de 12 Eylül 1980 de iş başına darbe ile gelen faşist cuntanın gücüne dayanarak, halk iradesinin tercihi olan hükümeti müdahalelerle kurdurmadılar. Yapay hükümet oluşturdular. Bu nedenle yönetmek kolay değildi. Dolayısı ile 1982 de Olağan Üstü Hal yasalarını, yapay çoğunlukları ile çıkarttılar. Ama halk sinmedi. Bu yasal düzenlemeye karşı da demokratik ciddi gösteriler başladı. Bu kez ortaya şu atıldı. “ Devletin adını KTFD koyduğumuz için dünya bizi tanımaz. Bu yüzden Federasyonun Federe Devleti değil, ama bağımsız bir devlet olarak kendimizi konumlandıralım ki tanınma isteyelim”. Bu tez, kimi sol ve demokrat kesimlerinde ilgisini çekti. Böylece sol ve demokratik kesimler iç kargaşaya da girdi. Sonuçta KKTC ilan edildi. Bu ilan ile 1981 seçimlerinde halkoyu ile demokratik güçlerin ciddi bir varlık olduğu KTFD Meclisi de fes edildi. Yerine atama vekiller ile egemenlerin çoğunlukta olduğu Kurucu Meclis kuruldu. Fakat bu adım; 20 Temmuz 1974 Barış Hareketi ve 1975 KTFD ilanında uluslararası alanda ve BM’de karşı karşıya kalmadığımız bir tepki gördü. Çünkü bu her iki önemli olaya, BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi, bunların 1960 Antlaşmalarına Aykırı olduğuna dair bir karar almamıştı. Fakat KKTC ilanından sonra bunun, 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmalarına aykırı olduğuna ve KKTC’nin tanınmamasına dair 541 ve 550 sayılı kararları aldı. Ama sonrasında da, Gali Fikirler Dizisi ve Annan Planına kadar ve ondan sonrada, 1960 Antlaşmaları ve BM Parametreleri temeline dayalı görüşmeler yaptık. Yani devletin ismini değiştirmek yeni bir şey getirmediği gibi durumu, daha da zorlaştıran ve yalnız o günü değil, günümüzü ve yarınımızı da sorunlar altında bırakan noktaları, halkın ve Türkiye’nin ayağına bağladı.
Ders çıkartmadan, devletin adını değiştirip, yol alacağız deniyor. . Bundan ötürü, MÖ 1. Yüzyılda yaşamış Publilius’un sözünü yazdım. “ Düştüğün yerde bir daha düşersen, bil ki kabahat sesindir.”  

YORUM EKLE

banner608

banner474