banner564

Rezervler ve turizm dipte, altın ise zirvede 

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 23. 07. 2020 tarihinde politika faizlerini % 8,25 oranında ikinci kez sabit tutma kararı aldı. Ancak, 24. 07. 2020 tarihinde yürürlüğe girmiş olan zorunlu karşılık oranlarındaki 300 baz puan (% 3) oranında artış kararı alındı ve bankalar aracılığı ile piyasadan 9,2 milyar dolar döviz likiditesi çekildi. 24. 07. 2020 tarihi itibari ile döviz arzının azalmasını müteakip olarak döviz sepet kuru % 3,06 oranında artarak ay sonu itibari ile 7,6397’ye tırmandı. 
  TCMB’nin döviz rezervleri 2019 yıl sonundan temmuz ayı sonuna kadar hızlı şekilde azaldı. Bu bağlamda, brüt rezervler % 15,86 oranında azalma kaydederek 89.5 milyar dolara gerilerken, net rezervleri % 54,32, yeni dönemde ölçümü önem kazanan swap hariç net rezervler ise % 151,71 oranında azalarak 13,9 milyar dolar açık vermektedir. Ayrıca, TCMB’nin 468 milyar dolar değerinde olan döviz yükümlülükleri ay sonu itibari ile 515,6 milyar dolara yükselmiştir. Türkiye’de ikame eden yurt içinde yerleşik kişilerin dolarizasyonu da devam etmiş ve yabancı para cinsinden mevduatları 203,9 milyar dolara tırmanmıştır. Dolayısı ile hem özel sektörün hem de kamunun döviz ihtiyacı ve talebi hayli yüksek seviyelerdedir. 
  Döviz kurları para birimi bazında incelendiği zaman USD/TL’nin % 16,11, Euro/TL’nin % 21,78 oranında arttığı, diğer bir yandan altının TL karşısında en yüksek artışı yaşayarak % 48,53 oranında değer kazandığı müşahede edilmiştir. Bunun ana nedenlerinin başında döviz arzının azalması ve Türk Lirası’nın değer kaybetmesinin yanı sıra TCMB’nin rezervlerinde altını artırma trendi gelmektedir. Bu çerçevede, 2019 yıl sonu Merkez Bankası rezervlerinde 25 milyar dolar altın bulunurken rezervde dolar yerine altın yatırımı stratejisi ile piyasadan 15 milyar dolarlık altın alınarak toplam altın rezervinin 40 milyar dolara çıktığı müşahede edilmiştir. Faiz piyasalarında iki aydır oynaklık yaşanmamasına rağmen Türk Lirası’ndaki yıllık volatilite % 14,53 civarlarında seyrediyor. Bunun anlamı ise Türk Lirası’nın yıllık olarak % 15 seviyelerinde değer kaybetme riski fiyatlamasıdır. Zira, Türk Lirası üzerindeki belirsizlik hala devam ediyor. Ayrıca, yıllık enflasyonun 11,76 seviyelerindeyken politika faizlerinin % 8,25 civarında olması ise TL üzerindeki yatırım cazibesini gerek dış yatırımcı gerekse yerli yatırımcı için çok azaltmış durumda. Reel faizlerin pozitife geçmemesi Türk Lirası’ndaki değer kaybının devam edeceğine işaret ediyor.
  Türkiye’nin ve KKTC’nin yaz aylarında turizm sektöründen beklenilen turist sayısı ve döviz artışı ise 2020 yılında pandemi dolayısı ile hüsrana uğradı. Keza, TC’de haziran ayında turist sayısı geçen yıla göre 5.318,984 kişiden dramatik şekilde % 95,96 oranında azalarak 214.768’e düştü. KKTC’nin de Turizm Bakanlığı verilerine göre; 2019 yılında haziran ayında gelen turist sayısı 150.051’den dramatik şekilde % 99,7 oranında azalarak 477 kişiye geriledi.
  Sonuç olarak dış yatırımcıdan ve turizmden gelen döviz girdilerinin durması neticesinde yabancı para birimi cinsindeki dış borçların ödenmesi aşamasında gerekli dövizin açığını artırmaktadır. Buna ek olarak TL’deki değer kaybından korunmak için halkın dövizi riskten koruyucu bir yatırım aracı görmesinden ötürü Türk Lirası değer kaybetmeye devam etmektedir. Türk Lirası’nın değer kaybı sonucunda TC ve KKTC’deki vatandaşların alım gücü her geçen gün düşmektedir. Bu da hiç kuşkusuz ki devletin gelir kaybına sebebiyet verecektir. Ancak, TC’deki üretim ve ihracat potansiyeli ile ekonomik büyüme beklentileri kötü koşullara rağmen devam ederken, KKTC’de turizmin dibe vurması sonrasında öğrenci girişlerinde ve/veya kayıtlarında benzer bir durgunluk yaşanması durumunda kriz artık yönetilemez hale dönüşebilir. Ülkeye tüm gelir getiren faaliyetler ve sektörler için acil durum eylem planlarının ivedilikle hazırlanıp, projelendirilmesi önem arz etmektedir. Keza, turizm, üretim ve ihracat kaybedilmişken ekonomik faaliyette son kale eğitim sektörü olacaktır.    

YORUM EKLE

banner471

banner473