banner564

RHA’lı Eylem


Avcılık Federasyonu'nun RHA plakası ve bu araçla eyleme katılması sosyal medyada ana gündem maddesi haline geldi. Avcılık Federasyonu “Araç bizim” açıklaması yaparken, mevzuat ile ilgili tartışma dün gün boyunca sosyal medya üzerinden devam etti.
Hal böyle olunca bizim de bu konuda RHA ile ilgili bir iki kelime yazmamız gerektiğini düşündüm. Öncelikle RHA yani Resmi Hizmet Aracı dediğimiz devletin kullanımında olan bu araçlara bu plaka şuan Başbakanlık koltuğunda oturan Başbakan Ersin Tatar’ın babası zamanın Maliye Bakanı Rüstem Tatar tarafından kamusal alanda hayatımıza girdi. Yani bir yerde RHA’nın Kıbrıs’taki babası Başbakanımızın babası Rüstem Tatar.
Başbakan Ersin Tatar ilk bakan olduğu 2009 yılında çok uzun bir süre bakanlığa kendi şahsi arabası ile gidip gelmişti. Ondan sonra o makama gelen bakanlar da bu geleneği devam ettirmişti.
Her dönem RHA tartışmaları yaşanıyor. Özellikle hükümetlerin ilk kuruldukları günlerde kimler eve gitti, kimler RHA ile çocuğunu okuldan aldırdı… Bu tip haberleri geçmişte yüzlerce kez yaptım. 
RHA ile karpuz taşıyandan tutun da balık avlamaya giden kamu görevlilerine kadar pek çok haber yaptım geçmişte. Ama ilk kez bir RHA’nın bir eylemde hem de en önde gittiğine şahit oldum.
Düşünsenize devlet size kullanmanız için bir RHA vermiş ve siz de onu devlete karşı yapılan bir eylemde hem de en önde sürdünüz.

Sadece araba mı?
Dünkü eylemde RHA araç gündeme geldi, ama esas olan o eyleme destek veren ve devletin memuru olanlardı. Yani devletin arabası kadar değer etmedi devletin memuru.
Öyle ya devletin arabasının o saatte orada ne işi olduğunu sorgulayanlar devletin memuru olduğu halde o saatte orada olanlar için tek bir kelime bile etmedi. 
İşte bizim memleketten bir manzara daha. Devletin RHA’sı gündem olur o RHA’yı süren veya o eyleme destek vermek için gelen aynı devletin memuru gündem olmaz. Arabaya başka muamele memura başka muamele. 

Avcılar kazandı 
Bir kez daha gördük ki bu ülkedeki en etkili sivil toplum örgütlerinden bir tanesi avcılık ve atıcılık kulüpleri ile federasyonu. 
Bugüne kadar ne zaman sahaya inseler istediklerini almasını bildiler. 2008 yılında dönemin CTP Hükümeti benzer bir af yasağı getirmek istemiş avcılar Başbakanlığın kapısına dayanmıştı.
CTP o dönem av yasağı kararı almış olsa da bu kararın bedelini ilerleyen günlerde misli ile ödemek zorunda bırakılmıştı. Avcılar o günlerde de eylem yapmış ve istediklerini almasını bilmişti.
Demek ki neymiş bu ülkede herkese her şeye bir yasak getirebilirsiniz ama bir tek avcıların av alanları ve av günleri ile oynayamazsınız.

Malazgirt fatihi 
Başkan Ersin Tatar’ın Malazgirt kutlamalarına gitmesi sosyal medyada ve bazı muhalefet vekilleri arasında eleştirildi. Oysa binlerce kişinin gittiği bir organizasyonda ve Türkiye basınının tümünün dün manşetten verdiği bir organizasyonda KKTC Başbakanının olmasının ne zararı olabilir ki?
Bugüne kadar KKTC’ye gelip gören Türkiye’deki insan sayısı 4-5 milyon olduğu söyleniyor. Oysa Türkiye’de 80 milyondan fazla insan yaşıyor. Bizim her ortamı değerlendirip Türkiye’den insanları tatil ve okumak için Kıbrıs’a gelmelerini teşvik etmemiz gerekiyor. Bunun da en etkili yolu tanıtımdan geçer.
Başbakan Tatar’ın geride kalan 100 günde Türkiye kamuoyunda ülkemizi nasıl tanıttığını Sarayönü’nde oturarak değerlendiremezsiniz. Ben neredeyse bir aydır Türkiye’deyim. Ve daha önce de yazdığım gibi şuan Türkiye’nin yakından tanıdığı ve takip ettiği bir KKTC Başbakanı var. 
Gittiğim her yerde Tatar’ın adını duyuyorum. Antalya’da Bursa’da herkes yakından takip ediyor Ersin Tatar’ı. Öyle ki Türkiye medyasının ilgisi hiçbir dönemde olmadığı kadar yoğun Kıbrıs’a.
Hastanede hasta bakıcı arkadaş soruyor, Ersin Tatar Maraş’ı açacak mı diye?
Ama bizde Sarayönü’nde siyaset yapmaya alışmış muhalefet Tatar’ın bu gezilerini oturdukları yerden eleştiriyorlar. Oysa sormak lazım bu arkadaşlara bu ülkenin tanıtımı bu ülkenin geleceği ile ilgili neler yaptılar bugüne kadar. 

Bu kavganın kazanını olmaz
İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Gürcafer, Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur’un inşaat ve gayrimenkul sektöründe mafyalaşma olduğuna dair açıklamalarını eleştirerek "Halkın kendi gayrimenkullerini emlakçı aracılığıyla satmasının zorunlu kılınmaya çalışıldığını, bunun halkın haraca bağlanmasıyla eşdeğer” olduğunu savundu.
Çok net söylüyorum bu kavganın kazanını olmaz. İki taraf da yıpranır iki tarafta çok net kaybeder. Akıllı olan bu işi kazanca döndürür, emlakçı ile müteahhit anlaşır ve birlikte hareket ederse, müteahhit kazanır, emlakçı kazanır, vatandaş kazanır, belediyeler kazanır ve elbette devletin maliyesi kazanır.
Cafer Gürcafer, küçük hesap yapmak yerine olaya daha geniş bakmalı. İki üç kişinin emlakçıya ödeyeceği komisyona bakmayıp bu yasanın geçmesi ile birlikte sektöre hem bir güvence geleceğini hem de insanların artık yalancı müteahhitler tarafından dolandırılmayacağını, dolandırılırsa da güvence altında olacaklarını unutmamalı. 
O yüzden küçük düşünmeden iki taraf bir an önce bir araya gelmeli ve bu konuda birlikte adım atmanın yollarını arayıp sektörün bir an önce önünün nasıl açılacağı konusunda kafa yormalıdır.   

YORUM EKLE

banner608

banner473