banner564

Rumlarda cesaret varsa çözüm olabilir

  Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz...
  Yüz yıllarca birçok değişime uğramış Kıbrıs adasının son sahipleri; yani Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar; bu ülkenin güzelliklerini ve nimetlerini paylaşamadılar...
  Bunun nedeni, Rumların ‘ırkçı’, ‘faşist’ saldırılarıdır...
  Bunun nedeni ENOSIS hayalidir...
  Bir din adamının Cumhurbaşkanı olduğu ülkede dostluk ve kardeşlik ruhunun gelişmesi gerekirken, iki toplumun 1963’te silahlı çatışmaya yönlendirilmesi çok anlamlıdır...
  Silahlı çatışmaların başlaması sonrasında yeni kurulmuş bir devlet 3 yıl gibi kısa bir sürede dağılma noktasına geldi...
  Kıbrıslı Türkler devlet yönetiminden uzaklaştırıldı...
  On binlerce insan; aile yakınlarını ve mülklerini geride bırakarak başka ülkelere göç etti...
  İnanılmaz acılar yaşandı bu ülkede...
  Çocukluk yıllarımız hep korku içinde geçti...
  Analarımız ve babalarımız, evlatlarının canlarını koruyabilmek için büyük fedakârlıklara katlandı...
  Ve kim ne derse desin; 1974’te bu adada kanlı çatışmaları durduran bir askeri harekât gerçekleştirildi...
  Bunun adına ‘Barış Harekâtı’ denmesinin nedeni, adaya gerçekten barışı getirmiş olmasıdır...
  Son 41 yılda iki toplum arasında herhangi bir çatışmanın yaşanmamış olmasının sebebi, 20 Temmuz’un yarattığı bugünkü güvenlik sistemidir...
  Yani Türk askerinin burada olmasıdır...
  Harekâtın mesajını herkesin doğru okuması gerekir...


Düşmanlık yerine dostluk
  Vicdan sahibi hiç kimse silahlı çatışma yöntemini tercih etmez...
  Irkçı düşüncelerle hareket ederek, insanların bir kısmını yok etmeye çalışmak kabul edilebilir bir yöntem değildir...
  Nitekim Rum siyasi liderliğinin 1960’lı yıllarda uyguladığı bu yöntem, 1970’li yıllarda bertaraf edildi...
  Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar; çok uzun yıllar ayrı bölgelerde yaşamak zorunda kaldı...
  Özellikle 1974 ile 2003 yılları arasında iki toplum arasında hiçbir temas olmadı...
  23 Nisan 2003 sabahı uyandığımızda sınır kapılarının kademeli olarak açıldığını ve iki toplum arasında serbest dolaşımın başladığını öğrendiğimiz zaman çok sevinmiştik...
  Sınır kapılarının açılmasından sonraki ilk günlerin heyecanını unutmak mümkün değildir...
  Kuzeydeki mülklerini görmeye gelen Kıbrıslı Rumlar, beklemedikleri bir ilgiyle karşılandılar...
  En güzel şekilde ağırlanırken, karşılarında ‘dostluktan yana’ insanlar buldular...
  Sonra yine araya birileri girdi...
  Yine etrafa düşmanlık tohumları saçanlar oldu...
  Bugünkü Rum Lideri Nikos Anastasiadis de, düşmanca kışkırtmalardan nasibini alan bir muhalefet lideriydi...
  Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumlar arasında ortak toplantılar düzenlediği için, hem kendisine, hem de partisine mensup kişilere tehdit mesajları gönderildi...
  Birçoğunun araçlarına zarar verildi...
  Bunları yaşayan bir lider olarak Anastasiadis’in şimdiki pozisyonu elbette çok önemlidir...
  Kendi toplumundaki ırkçılara yönelik ciddi önlemler alması kaçınılmazdır...
  Irkçılık zaten AB ilkelerine aykırıdır...
  
Barış için çalışılmalı
  Gelinen noktada herkes kalıcı bir barış için çalışmalıdır...
  Ve Türkiye’de barışa imza atabilecek cesarette bir hükümet vardır...
  Daima ‘bir adım önde’ olma siyasetini uygulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Temmuz’un 41’inci yılında Rumlara son mesajı verdi:
  “Gelin son noktayı koyalım...”
  Rumlarda niyet ve cesaret var ise, son noktayı koymak mümkün...
  Ancak bundan kaçmak için önümüze ‘garantileri dışlayan’ bir çözüm planı koymakla, bu son fırsatı da kaçırabileceklerini unutmamalıdırlar...
  Eğer son fırsat kaçırılırsa, o zaman Kuzey Kıbrıs kendi yolunda yürümeye devam eder...
  Sadece hava ulaşımındaki ambargonun kırılması bile, KKTC’nin, ekonomik açıdan kendi kendine yeterli hale gelebilmesi için yeterlidir...
  Kıbrıslı Rumların, bizlere karşı ‘düşmanlık politikası’ yürütmek yerine; dostluk politikasını seçmeleri halinde bu ülkede yaşayan herkes kazançlı çıkar...
  Analar da rahatlar, AB de kendi kazdığı kuyudan çıkma şansı bulur...
YORUM EKLE

banner608

banner474