banner564

Saatin, saatidir...

Saat meselesi ülkede siyasi anlayışın ve bilgi birikiminin yerlerde süründüğünün en yeni örneği oldu. Her şeyden evvel bu yeni kararla, kamuda mesai saatleri ile ilgili tam dört değişik takvim ilanı yapan o ayıptan herkes kurtuldu. İlk başta, yanlışa imza koyan hükümet bundan kurtuldu.
Ayrıca bu yanlışı savunmak veya eleştirmek için ileri sürülen uyduruk kimi tezler de çöktü. Bakın bu saat düzenlemesini savunan hükümetin öne sürdüğü tez şu idi. “ Bizim Türkiye ile ekonomik sosyal çok yakın ilişkimiz var. Eğer eski kış saati uygulamasına devam edersek, bütün bu ilişkiler çıkmaza girecek”. İşte bu tez çöktü. Çünkü eski kış saati uygulamasına Ekim sonundan, Şubat ayına kadar şimdi döneceğiz. E, ne oldu ? Türkiye ile ilişkilerimiz iflas mı edecek?
Bu saat değişikliğini eleştirenler, “Papazın saatini isteyenler” diye suçlanıyordu. E, şimdi ne oldu? Bunu söyleyenler ve bu uygulamaya karşı olanlar hep birlikte Rumcu ve Papazcı mı olduk? Ya da bu uygulamayı eleştirenler buna, Mekke saati diyordu. E, şimdi hep beraber Avrupalı mı olduk?
Ayrıca uygulamaya karşı olanlar bu yanlışı yapan UBP – DP Hükümetini, Ankara’da gelen emri uygulayan diye tanımlıyordu. E şimdi ne oldu? Bu hükümet Ankara karşıtı mı oldu?
Bu konu ile ilgili olarak diğer akıl dışı argümanları ele almak vakit israfı olur. Ama söylemeden yapamayacağım. Kraldan daha fazla kralcı kesilenler, esasta krala en büyük zararı verir.
Ders çıkarmak...
Bir kere bu işten çıkarmamız gereken en büyük ders, sorunları bu abuk sabuk tartışma metotları ve mantıkları ile çözemeyeceğimiz olmalıdır. 
Ayrıca bırakın siyaseti, bürokrasinin ve devlet hafızasının erozyonu derindir. Çünkü Başbakanlık başta olmak üzere, diğer bakanlıklarda da saat düzenlemesinin yasaya bağlı yapılacağı gerçeği hiç akla gelmedi. Çünkü bürokraside, üçlü kararname sistemi başta olmak üzere, kurulan Hükümetlerle, Bakanlıkların ve bağlı dairelerin sürekli olarak isim ve konum değiştirmeleri yüzünden devlet hafızası dumura uğramıştır. Bu yüzden saat düzenlemesinin yasaya bağlı olduğu göz ardı edilmiştir.
Bu nedenle Türkiye ile imzalanan ve %10’u uygulanan o protokolde, tartışmalı konular yanı sıra, doğru olan noktalar da vardır. Bunlardan biri de kamu reformu yapılması. Ayrıca, Bakanlıkların ve bağlı dairelerin her kurulan Hükümetle değişmemesi için, Bakanlık kuruluşlarının yasal düzenlemesinin yapılması. Bu uygulanmadı. Bu saat olayı, bunun önemini bir kez daha ortaya koydu.
Yasallık absürtlüğü yendi...
Bu absürt saat kararının değişmesini sağlayan ana etken, hukukun gücüdür. Bunun ilk işareti, Salı günkü Meclis oturumunda verildi. CTP Genel Başkanı Sayın Tufan Erhüman uygulamanın yasaya aykırı olduğunu, söz konusu yasa maddesini de okuyarak dile getirdi. Bunun üzerine, Hükümet adına olan cevap veren Eğitim Bakanı Sayın Berova, bunu değerlendireceklerini söylemek zorunda kaldı. Zaten sendikalar ve Sayın Erhüman mahkemeye gideceklerini söylemişti.
Ancak bir gerçeğe daha işaret etmek gerekir. Konunun bu zemine girmesine yol açan da, Türkiye’de bu uygulamaya karşı olanların Danıştay’a dava açması ve onun da bu uygulamayı yasal zemine uymadığı gerekçesi ile iptali ile başlayan süreç oldu. Hukukun gücü burayı da tetikledi. Ancak Danıştay’ın bu kararı üzerine Türkiye’de Hükümet, hemen yasa değişikliğine başvurdu. 
Bunun KKTC’de yasaya aykırı olduğu netti. İşte bunun üzerine UBP- DP Hükümeti yasayı değiştirmeyi göze alamadı ve yasaya aykırı Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Çünkü 7 Ocak’ta seçim var.
Ancak yaptıkları açıklamada kendilerini de ele vermektedirler. Değişiklik için Şubat’a kadar demektedirler. Böylece seçimi kazanıp, eski yanlışa, yeniden, yasa değişikliği ile geçmek istediklerini örtük olarak ifade ettiler. Ama önümüzdeki seçimlerde bu niyetlerini açık bir şekilde seçmen karşısında ifade etmeleri gerekir. Dürüstlük bunu gerektirir. Ama bu olacak mı? Güldürmeyin beni. İşte gizli niyetlerin yol açtığı popülizm hastalığı böyle bütün vücudu sarar ve yıkar.
YORUM EKLE

banner471

banner473