banner564

Sağlık ve Gıda Güvenliği

Corona süreci içinde Türkiye’de hükümet önemli bir karar aldı. Hazine arazilerinin tarıma açılıp, kiralanmasını açıkladı. Bu oldukça önemli bir adımdır.
Çok uzun bir zamandır süren neo liberal politikalar yalnız sağlık alanında kamu gücünü zayıflatmadı. Özellikle tarım ve sanayi gibi alanlarda da gelişmekte olan ülkeleri ciddi sorunlara soktu. Evet, hizmet sektörü çok önemlidir. Bizde de turizm ve eğitim sektörleri bu anlamda çok önemlidir. Ancak bunlar yalnız finans ve ticaretle ilişkilendirilir ve tarım, sanayi ile bağı güçlü kılınmazsa; o zaman da bu ciddi Pandemide gözüktüğü gibi, gıda konusunda da endişe başlar. 
UBP – HP Hükümeti Maliye Bakanı Sayın Amcaoğlu, bu konuda oluşan endişeleri gidermek için demeç vermişti. Sayın Amcaoğlu, “Endişeye mahal olmadığını, gıda stokumuz üç ay yeter“ demişti. 
Ayrıca tam da o günlerde BM’nin ilgili birimleri; şu anda dünyada gıda konusunda bir kıtlık beklentisi olmadığı, fakat Pandeminin devamı halinde bunun olmayacağına dair de bir şey söylenemeyeceğini de ifade etmiş ve gıda konusunda ilgili tüm devletlerin duyarlılıklarını göstermelerini istemişti. 
Sayın Maliye Bakanının üç ay diye belirttiği stok, güncel endişeyi azaltır. Gıda konusunda pek çok şeyin ithal edildiği ülkemizde ise bu süre, hele dış ticaretin Pandemi öncesine ne zaman ve nasıl döneceğinin bilinmediği bu koşullarda, 3 aylık süre rahatlık getirmeyecek bir zamandır.
Bu nedenle Türkiye özellikle Pandeminin yol açtığı ekonomik sorunlar ve dış ticarette oluşabilecek ciddi tıkanmaları da görerek, ihmal ettikleri tarım konusuna dönük duyarlılık gösterdi. Hazine arazilerinin tarıma açılmasına dair söz konusu kararı aldı. 
Bu bakımdan biz de Kuzeyde, önceliğimizi tarım arazilerimizin korunmasına vermek zorundayız. Her şeyin bir finans ustalığı ile paraya tahvil edildiği bu ekonomik model yüzünden, verimli tarım alanlarını pervasızca inşaata açtık. Yap sat, parayı al. 
Bu Pandemi bunun sonsuza kadar devam edemeyeceğini gösterdi. Tarım arazilerini artık korumak ve verimli tarımsal üretim için özel ve kamu kaynaklarını bir an evvel değerlendirmek gerekir.
Ancak bunu yaparken, güya yerel üretime destek olunacak diye ithal süt ve süt ürünlerine yüksek fonlar koymak maharet değildir. Aksine, yerel bitkisel ve hayvansal üretimin, maliyetinin düşürülmesi, ayrıca verimli ve sağlıklı üretim için desteklenmesini öne almalıyız. 
Bir yandan hayvan yemi için milyonlarca doları dışa vereceğiz. Öte taraftan kuru bakla, fasulye, nohut, mercimek, bulgur vs. ithal edip, milyonlarca doları dışa vereceğiz. Bu ülkenin bitkisel ve hayvansal üretimi bu desteklerle birlikte planlanmalıdır. Evet, serbest piyasa diye diye planlama mevta oldu. Ancak bu serbest piyasa modeli bir yandan sağlık konusunda kamuyu devre dışına çıkarttı. Aynı zamanda da yalnızca finans alanının rantiyeciliğinden medet ummakla, üretim ve beslenme gibi bir önemli gerçeği de pamuk ipliğine bağladı. 
Bu nedenle Türkiye’ de, Pandemi öncesine dönük, bir nevi öz eleştiri gibi olan söz konusu bu kararı ele alarak; turizm, eğitim, sanayi, tarım sektörleri ile inşaat ve ticaret sektörlerinin ilişkisini yeniden tanımlayacak bir çalışmaya ihtiyacımız var. Çünkü her şey insan için olmalıdır. Üretim, sosyal adalet ve demokrasi ile hukuk devleti ilkesi artık öne çıkmalıdır.  

YORUM EKLE

banner471

banner473