Kuzey Kıbrıs’ın bir numaralı sağlık sorunu kanser belasıdır…
Aşırı sigara tüketimi vardır…
Küçük ve güzel bir ülkede, kontrolsüzlük yüzünden hava kirliliği vardır…
Yediklerimizin, içtiklerimizin önemli bir bölümü kanserojendir…
Sadece büyüklere değil, çocuklarımıza içirmekte olduğumuz uzun ömürlü sütleri kullanmakta olan kaç ülke vardır onu araştıranımız olmadı…
Süt ürünlerimizle ilgili ciddi uyarılar vardır…
Kullanılan katkı maddelerini inceleyen ve önlem alan bir Allah’ın kulu çıktı mı bu ülkede?..
Çıkmadı, çıkamaz…
Çünkü; böylesi hizmetlerin karşılığında oy yoktur…
Kişisel ve partisel çıkar da yoktur…
O zaman bırakın giden gitsin, kalan kalsın…
Zihniyet tam da budur…
Kalbimiz ne kadar sağlam?
Kanser hastalıklarından sonra kalp hastalıkları ikinci sırada yer alıyor…
Beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik ve bilgisizlik son derece etkilidir…
Bir de teşhis koyma yetersizliği vardır…
Düşünün; bir insan mide yanma şikayetiyle özel hastaneye gidiyor…
Nöbetçi ‘doktor’ muayene ediyor ve ‘emin olmak için elektrosunu da alalım’ diyor…
Aile bedelini ödemeyi kabul ediyor ve elektro çekiliyor…
Doktor elektroya bakarak “hiçbir şeyin yok git evine rahatına bak” diyor…
Ve o adam bir saat sonra hayatını kaybediyor…
Kuşkusuz; bu affedilmez hata tüm doktorlarımızı bağlamıyor…
Ama artık bunların da konuşulması ve ciddi önlemlerin alınması gerekmiyor mu?..
Elbette gerekiyor…
Ama kim konuşacak?..
Sağlık örgütlerinin görevi değil midir bu?..
Peki niye tartışmıyorlar?..
Niye sorgulama ve önlem alma ihtiyacı duymuyorlar?..
Tam Gün ne zaman?
Kuzey Kıbrıs’taki sağlık örgütleri, hatta Sağlık Bakanlığı ‘Corona’ sürecinde ekonominin kapanması için önemli rol üstlenmişti…
Ve bunda başarılı da olundu…
Fakat sağlık hizmetlerindeki gerileme, personel ve cihaz eksiklerinin giderilmesi konusunda ‘gerekli adımlar’ atılmadı…
Vatandaşa verilen hizmetlerde sıkıntılar devam etti…
Son 30 yıldan beri sağlık sorunlarını konuşuyoruz ama bir türlü çözüm üretemiyoruz…
Özellikle de ‘Tam Gün’ konusunda…
Hemen her seçim döneminde sağlık ve eğitimde ‘Tam Gün’ uygulamasına geçileceği belirtilmekle birlikte, bir türlü bu sözler yerine getirilmiyor…
Atmasyon çok ama icraat yok…
Bu saatten yapılması gereken, AB ile uyumlu sağlık politikasını uygulamaya koymaktır…
Kaynaklar yetmiyorsa, Brüksel’e başvurulmalıdır…
Niyet varsa, sıkıntıları aşmak mümkündür…
Sağlık ve Eğitimde Tam Gün. İkisi de kamu hizmeti. Bir karar alınır ve artık doktorlar ve öğretmenler tam gün çalışacak denirse, sağlık ve eğitimle ilgili sorunlar çözülür sanılıyor. Oysa asıl mesele öğretmen ve doktorların tam gün çalışmasını cazip hale getirebilmek. Bu nasıl olabilir? Öncelikle sağlık ve eğitim merkezi olan özellikle hastane ve okulların standartlarını artırmakla işe başlanabilir. Kaliteyi yakalamayanların faaliyetlerine son verilir. Bu merkezlerin çalışabilmesi için uluslararası akreditasyon sahibi olması, binasının, çalışanının uluslararası kalite standartlarında olması istenir ve sürekli denetlemelerle kontrolleri sağlanabilirse işler yoluna girebilir. Tam gün demek sadece devlette çalışmak demek değildir. Özelde yapılan sağlık ve eğitim de kamu görevidir. Yurttaş nereden etkin sağlık ve eğitim hizmeti alabiliyorsa almalarında bir sakınca yoktur. Asıl mühim olan yurttaşın nereden alacaksa alsın, gerek sağlık, gerekse eğitim faturalarının devletin kurduğu, garanti ettiği, kontrol ettiği kurumlarca ödenmesidir.Ayrıca sıkı bir mali denetim ile kayıt dışılığın da önlenmesidir.Her türlü kayıt dışılığın olduğu, zaten tanınırlığı da olmayan bu ülkede bu nasıl mümkün olur? Ayrıca sorgulanmalı.
Sayin Öz uluslararsi standartlar nerde biz nerde :)
Universitelerimiz universite degil, egitim yerlerde surunuyor, verilen diplomalarin tuvalet kagidi kadar degeri yok. Kaliteli isinden anlayan profesyonel insanlar yetistiremiyoruz bunun sonucunda da dandik profesyonellerin verdigi dandik hizmetlerle kendi kendimizi kandiriyoruz.
Doktorlarimizin bircogunu gelismis ulkelerde hastanenin kapisindan iceri almazlar birakin hayati tehlikedeki hastalari tedavi etmeyi.