banner564

Sana bir sır söyleyeceğim... 

Kapılarda tek kalmak... Bir heykel gibi…
Biliyor musun?
Dudağa kondurduğun son kelebek te öldü. Kelebeklerin ömrü bir gündür...
Kapattın gözleri, yumuşacık dokunuşunla…
Kapattın dudakları, dudaklarınla…
Kapattın teni...
Sözlerin ve kalbinle…
Ve çölde bırakıp gittin...
Bekledi seni... Dudağına kondurduğun son kelebek öpücükle,
Sana bir sır vereceğim;  Aragon’un dediği gibi;
“Sana büyük bir sır söyleyeceğim;
Zaman sensin, uyuyan sen şafakta, ben uykusuz seni beklerken, 
Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi, 
Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın… 
Bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi, 
Tanrım ne ağırdır sözcükler,
Asıl demek istediğim bu. 
Hazzın ötesinde sevgim... Hiçbir zararın erişemeyeceği yerde, bugün sevgim… 
Boğulurum soluk alıp vermesen, 
Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın, 
Kaba konuşmamdan gücenme benim,
Bu konuşma, ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran su’dur, o kadar… 
Sana büyük bir sır söyleyeceğim,
Bilmem ben, 
Sana benzeyen zamandan söz açmayı, 
Bilmem, senden söz açmayı,
Bilir görünürüm… 
Sana büyük bir sır söyleyeceğim,
Korkuyorum senden. 
Korkuyorum yanın sıra gidenden,
Pencerelere doğru akşamüzeri, el kol oynatışından, söylenmeyen sözlerden korkuyorum,
Hızlı ve yavaş giden zamandan korkuyorum.
Sana büyük bir sır söyleyeceğim,
Kapat kapıları,
Ölmek daha kolaydır sevmekten…
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam 
Sevgilim”...
Sana bir sır vereceğim demiş başka biri; 
Tek aşkım sensin, sevgilim…
Tek aşkım sensin, zamanım benim…
Zaman biz olalım,
Geçmesin zaman,
İzin vermeyelim bizi yok etmelerine,
Zaman akarken kendi yatağında, her şeyi o buyuruyor, herkesin ne olacağını o söylüyor…
Buna itiraz ediyorum…
Zaman benim, zaman sensin Ey Sevgili…
Bunu başarabilirsek, kaybolmayız,
Bizi yok edemezler,
Sözlerimiz de elinde zamanın…
İşte o zaman sana hep soruyor; zamanın var mı sevmeye ilgilenmeye, onun olmaya ve buna devam etmeye?
Rumi de der ki;
“Herkesle beraber olsan da bensizsen, kimseyle beraber değilsin.
Herkesten çekilsen, kimsesiz kalsan, benimle olduktan sonra herkeslesin.”
Biri de der ki; 
Ben aşka aşk demem, diyemem benim olmadıktan sonra,
Zamana ait olursa benim değildir,
Koşullara bağlı olursa benim değildir...
Benim aşkım, her şeye meydan okumalı,
Okumalı ki buna değsin…
Uğrunda savaşacak aşk için savaşabilirim.
Kapatırken kalp gözümü;
“Seni özleyeceğim” der…
Şimdiki gibi, hatta daha da güçlü olarak…
Ve en son ise biri der ki;
“Ben seninleyken, seni en çok özleyenim”…
Seni her sabah,
Seni her akşam, 
Özlüyorum... 
Ateş, su ve kader…
Çıkmışız bir aşk yoluna…
Aşkın alevini su söndürür, diye sanırsın, oysa hiç düşündün mü? Belki de ateşi, suyun harareti yok ediyor...
Kader ise bizi oradan oraya savuruyor, yolunu ararken...
Ne büyük bir gaflettir bu, biliyor musun?
Teslim etmek varken kendini, niye bu itiraz?
Niye bu savunma?
Hiç akmasın gözlerden yaş, sonra sen de akıp gidersin…
Koy verme yüreğinden aşkı, dayanmak zor olur…
Bakma, son kez bakar gibi,
Yoksa baktığın yerden bir şeyler kopar, bir daha yerine zor koyulan...
Çürümesin aşk, çürümesin beden ve kalbin,
Zorlamasın aşk, yormasın sözcükler,
Bilinmeyen ve istenilmeyen kalıplara girilmesin,
Sıkıntı olmasın kelimeler ve cevapsız sorular…
O yüzden sorma bir şey,
Ne geçmiş, ne de şimdiki ve ne de gelecekle ilgili…
Sadece eylem olsun sevgi ve aşkta,
İhanet... Yalan... Tanık olunan ve işitilen... Belki de bu yüzden ses dahi duyulmasın...
Seveceksen böyle sev, değiştirmeden…
Seveceksen böyle sev, cicili bicili laflara boğmadan…
Yaşamak sevgiyi de, aşkı da, hak edilen şekilde...
Biliyor musun ne demiş Aragon;
“Sana bir sır söyleyeceğim; zaman sensin ve sen de benimsin…”
Birisi de demiş ki;
“Biliyor musun, sana bir sır söyleyeceğim,
 Zamanın bile sen’le yarıştığı... Aşkın tek gerçeği... Geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanların ötesinde, benimsin...”

YORUM EKLE

banner471

banner474