Seçim bitti. Ancak seçimde başarılı olanlar doğru dürüst sevinemedi. Başarısız olanlar da doğru dürüst değerlendirme konusuna odaklanamadı. Buna yol açan da Türkiye’de kimi siyasetçilerin yüzlerce yıldır bu adada varoluş mücadelesi veren Kıbrıs Türk Toplumunun kendisini ve iradesini yok sayan demeçle-ridir. 1974’te de akan kanı da yalnızca Türkiye’den gelen Anadolu evlatlarına bağladı. Üstelik de dün yok. Ayrıca akan kanı da “sizin, bizim” diye ayırdı. İster Anadolu, isterse Kıbrıs’taki bir annenin doğur-duğu evladın, akan kanı üzerine yaşanan acının ayrımı olamaz.
Aynı yaklaşımı Avrupa Parlamentosu’nda da gördük. Çünkü onlar da, Kıbrıs’ta yaşanan olaylarda ya-şamını yitiren insanlardan yalnızca, Ana Dili Yunanca olanların anılması için anıt dikme kararı aldı. Yani Adanın ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kurucu Ortağı olan Kıbrıs Türk Toplumunu onlarda yok saydılar. Çünkü BM’nin gündemine 70 yıl önce sorunlu coğrafya olarak giren Kıbrıs adasında yaşanan acıları ve akan kanları, yalnızca Ana Dili Yunanca olan topluma ait olarak gören, tek yanlı Anıt kararı aldılar. Ana-yasasında, Türkçenin de Yunanca gibi Resmi dillerden biri olduğu gerçeğine karşın, Türkçenin, AB dilleri arasına girmesini hala karar altına alamayan AP; bunu, “çözüm sonrası deyip” öteledi. Şimdi, adanın ortağı olan Kıbrıs Türk Toplumunun Kıbrıs’taki savaşlarda hayatlarını kaybeden yüzlerce bireyi gerçe-ğini ele almayı da çözüm sonrasına mı erteliyor? Ayrıca Kıbrıs Rum faşistlerinin resmen bir jenosit uy-gulaması gibi, 1963’te Ayvasıl ve Şillura’da ve 1974’te ise Muratağa ve Sandallar’da çocuk, kadın, erkek, genç, yaşlı demeden katlettiği onlarca Kıbrıs Türk insanlarının uğradığı vahşet gerçeğini, o tek taraflı anıt, gizleyebilir mi? Üstelik o Anıt, 15 Temmuz 1974 Faşist Yunan Cuntasını gerçekleşmesinde aktif rol aldığı darbede, ‘faşist güruhun’ katlettiği onlarca Kıbrıslı Rum anti - faşist insanlarının akan kanı gerçeğini de gizliyor.
Türkiye’deki ve Avrupa Parlamentosu’nda bu yaklaşımlar, CB Sayın Tufan Erhüman’ın açıklamasında işaret ettiği gerçeğe dayanır. Kıbrıs Türk Toplumunu görmemeye. Kuşkusuz CB Sayın Tufan Erhüman’ın açıklamasında ifade ettiği gerçek de önemlidir. Avrupa Parlamentosu’nda, Kıbrıs’a ait sandalyelerden ikisinin, Kıbrıslı Türklere ait olduğu, ama sorunun çözümsüzlüğü yüzünden bunların Kıbrıs Rum Top-lumunca gasp edildiğidir. Fakat bu duruma rağmen, sorunun çözümsüz olduğu koşullarda, Güneydeki AKEL Partisi’nin kendi listesinden aday gösterdiği Sayın Niyazi Kızılyürek’in, AKEL’in Kıbrıslı Rum seç-menleri ve AP seçimlerinde oy kullanan Kıbrıslı Türklerin oyları ile seçilmesi çok önemli oldu. Çünkü Sayın Niyazi Kızılyürek, Avrupa Parlamentosu’nda, Karma Evliliklerden doğan çocuklar, AB Mali Yar-dım, Yeşil Hat Tüzükleri ve benzeri konularda, Kıbrıs Türk Toplumunun sorunlarını Avrupa Parlamento-su gündemine taşıdı. Bunların iki toplumun bir birleriyle ve AB ile ilişkilerde olumlu yaklaşım gelişmesi-ne yaptığı katkı, inkar edilemez. Bugün ise bir yandan Kıbrıs Türk Toplumuna ait sandalyelerin çözüm-süzlüğün arkasına saklanarak gasp edilmesi ve Niyazi Kızılyürek gibi, iki toplum arasındaki dengeleri gözeten bir akademik siyasetçinin yokluğu; AP’de bu tek taraflı anıt kararını getirdi. Peki, Türkiye’nin müdahalesi ile yaşamını yitiren Kıbrıslı Rumları anmak için anıt konusunu, yalnızca Türkiye karşıtlığı zemininde gündeme getirenler, Yunan Cuntasının aktif desteği ile gerçekleşen faşist darbede yaşamını yitiren, Ana Dili Yunanca olan Anti - Faşist Kıbrıslıları görünmez kılmakla, o faşist darbecileri de aklayıp, görünmez kılmıyorlar mı? Ama aynı zamanda, Kıbrıs’taki savaşlarda yaşamını yitiren Yunanistanlı ve Türkiyeli insanları da unuttular. Anıt yapılacaksa, bu barışı ve ortak çözümü simgeleyen bir anıt olmalı-dır. Acıları ayıran ve bir biri ile yarıştıran anıt, tıpkı akan kanı, “sizin, bizim” diye ayıran mantığa benzer. Bu ise çözümsüzlük kültürünü besler.
Seçim, AP Anıtı ve Niyazi Kızılyürek
- 27 Ekim 2025, 10:21
- 37
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi


