banner564

Seçim ayıp değildir

Siyasi yaşamımızda özellikle son dönemlerde klişe olan bir söz vardır.
"Siyasetçiler gelecek seçimleri değil, ülkeyi ve toplumu düşünmelidir."
İlk bakışta son derece doğru ve çekici gelen bir sözdür bu.
Ancak sıkça tekrarlanmasına karşın, yaşamın bizde ve dünyadaki gerçeği, bu ifadenin içinin dolu olmadığını göstermektedir.
Bakın yaşadığımız en yakın gerçekten başlayalım.
Crans Montana'da Kıbrıs sorununda oluşan çıkmazın, 2018'de Güneyde gerçekleşecek Başkanlık seçimi olduğu konusunda müşterek bir tesbit yok mu?
Yani gelecek seçime dönük beklenti, en temel sorunu çıkmaza itti.
Peki bizde durum bundan çok mu uzak?
Anayasal yapı, yerel, Almanya ve Türkiye...
Esas yürütme yetkisinin bugünkü Anayasal yapımızda, halk iradesine dayalı parlamenter yapıda olduğu bir gerçek değil mi?
Buna karşın, büyük iddialarla ağır sorunları çözmeye aday olduğunu ifade eden tüm siyasi güçlerin,"Tek başına iktidardan" söz edenler de dahil, gelecek Başbakan adaylarının Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayı olmayacağını söylüyor?
Bu neden önemli? Çünkü bunca ağır soruna karşın, bunu çözme iddiasında olanların en az beş yıllık kesintisiz bir döneme sahip olması gerekir. Ama öyle değil.
Çünkü esas hedef, milletvekilliği seçimlerinde belli bir başarı elde etmek. Arkasından da iki yıl sonra yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmak niyetidir. Ama buna karşın "Seçimleri düşünmüyoruz" sözü herkesin dilinde. Üstelik bazıları bunu daha da çirkinleştiriyor. Çünkü bunu hızlandırmak için Cumhurbaşkanı Akıncı'ya istifa çağrısı da yapıyor.
Ayrıca, 2018 Haziranı’ndaki yerel seçimlerin son turuna girerken, görevde olanlar hızlandırılmış hizmet sunumu ve muhalefet edenlerin de eleştirilerini artırmasının arkasında olan gerçekte bu değil mi?
Peki, bugün Almanya ile Türkiye arasında gelişen gerginliğin nedeni de aynı şekilde önümüzdeki dönemde gerçekleşecek olan Almanya seçimlerine bağlanmıyor mu?
Türkiye'de iktidar ve muhalefetin attığı pek çok adım, geçtiğimiz dönemde yapılan Anayasa Referandumuna dönük olarak gerçekleşmedi mi?
Hatta daha şimdiden gerek iktidarın, gerekse muhalefetin, 2019 Başkanlık seçimlerine dönük, siyasi pek çok adım attığı da bir gerçek değil mi?
Bizde de ve açık ol...
Bizde de ciddi iç ve dış sorunlara karşın siyasi yaşamın her alanında atılan adımlar gelecek olan 2018 Genel Milletvekilliği seçimine dönük değil mi?
İktidarın, kamu kaynakları üzerinden attığı pervasız adımların nedeni gelecek seçimler değil mi? Muhalefetin de hedefi gelecek seçim değil mi?
Kimi sol kesimlerin seçim öncesi gündeme getirdiği, ama seçimden sonra herkesin "kendi yuvasına" döndüğü "solun güçbirliği" de seçim olayına indeksli değil mi?
Dolayısı ile o, "seçimi değil toplumun geleceğini düşünün sözü" ne bizim için, nede başkaları için gerçekçi değildir.
Aksine bu konuda çok açık olunmalı.
Elbette, siyasi güçler, gelecek seçimi düşünecek. Ama esas; seçmenin karşısına çıkacağı program, kadro ve bunlara dair hangi metotlarla hareket edeceğidir..
Programı kadar kadrolarını nasıl saptadığı da önemlidir.
Programı doğru olsa dahi eğer, kadro saptaması demokratik, adil değil de kendi içinde birbirini ekarte etmeye çalışılan bir zemine dayalı ise, o işten hayır gelmez.
Bu yüzden siyasi güçler, seçimlerde ülkede var olan temel sorunları nasıl çözmeyi düşündüğünü, neyi hedeflediğini ve bunu hangi kaynaklarla ve hangi kaynağı nasıl artırıp, bunu da öncelikle nereye kanalize edeceğini açıkça ortaya koymalıdır.
Kadrolarını da demokratik zemine dayalı saptamalıdır.
Doğru olan bu esas üzerinden siyasetin şekillenmesidir. Bu nedenle ne seçimlerde başarıya odaklanmak, ne aday olmak ayıp olan bir şeydir.
Her siyasi güç ve kişi aday olmak ve oy almak hedefini gizlememelidir. Önemli olan hangi program, davranış ve tutumla bunu yapacağıdır . Çünkü ilkesiz metotlarla ve popülist tutumla elde edilen başarı, toplum ve kendileri için felaketi getirir.
YORUM EKLE

banner471

banner474