banner564

Seçimler ve sumo güreşi...

Seçimlerle ilgili olarak yurttaşlarla konuşurken çoğundan aldığım ilk tepki, "Hani seçim mi var?" sözüdür.
Bazıları konvoyların, mitinglerin olmamasını "ses kirliliği yok" diye yorumluyor. Ancak olmayan şey gerçekte yurttaşların çoğundan duyduğum çoşku eksikliğidir.
Şöyle bir bakın ve sağlıklı bir bakışla değerlendirin bakalım, bütün partilerin seçim sloganlarının özü, üç aşağı, beş yukarı birbirine benzemiyor mu?
Sloganların biçim olarak farklı olmasına karşın, anlam olarak benzerliği açıktır. Bu da öz olarak, topluma, bir şeyler yapılabileceği mesajını veren bir içerik taşımalarıdır.
Neden?
Çünkü, tüm siyasi partiler, toplumun içinde var olan KAYGIYI görmektedir.
Bu kaygı ise, "biz bir şey yapamayız ve yok olacağız" anlayışıdır.
KORKU demedim. 
Çünkü korku ile kaygı birbirinin benzeri değildir.
Korku, bilinen bir tehditten kaynaklanır. Bilindiği içinde ona karşı tepki, somut bir reaksiyonun gelişmesini getirir.
Ama kaygı, muğlak bir tehlikenin aşırı abartılması ile oluşur. Bu yüzden korkudan çok daha fazla yaygınlaşır. Üstelik anlaşılmaz ve yorumlanamaz bir hale döner. Akıl dışılığa kadar ulaşan sonuçlara yol açar.
Korku...
Örneğin Kıbrıs Türk Toplumunun yaşamında ENOSİS olgusu ile toplumsal varlığına yönelik somut bir tehlike oluştuğunda, bu korkuya karşı tepkisi, durumu güçlü olmasa dahi somut bir karşı duruşa yol açtı.
Kendini yöneten iktidarların baskıcı, partizan ve despot tavırları gelişince, demokratik varlığına dönük tehlikenin yol açtığı korku nedeni ile; somut, anlaşılır ve yiğitce karşı duran reaksiyonlarını da geliştirdi..
Kaygı...
Fakat 1974 sonrası sağ siyasi anlayış, Kıbrıs Rumlarının yol açtığı ENOSİS tehlikesinin ortadan kalkmasına karşın, kendisini var edebilmek için bu korkuyu belirsiz ve müphem bir Rum tehlikesine döndürerek kaygıyı besledi.
Sol ise; bütün bu süreçlerin içinde sağ iktidarların, her seçim öncesi gündeme taşıdıkları vatandaşlık vererek, bu topraklarda yaşayan insanların iradelerini sulandırma niyeti ile erkte kalma adımlarına dönük yaptıkları yanlışa karşı...
Ayrıca sağın; sırf iktidarda kalmak için, sürekli Türkiye sevgisini ve onun ekonomik, askeri ve siyasi ağırlığını kendi varlığını devam ettirmek için araç olarak kullanan bu tavrına karşı, "yok oluyoruz kaygısını" Türkiye'ye indeksli olarak işledi.
Böylece solun ve sağın ilk başta birbirinden farklı gerekçelerle besledikleri kaygı, zaman içinde büyüdü ve birleşti. Yaygın bir hale döndü.
Bugün; UBP, DP, CTP, TDP, HP, TKP YG,YKP ve diğer siyasi eğilim sahipleri ile ya da kendisinin veya anne ve babasının nerede doğduğuna bakmazsınız, insanlarla konuştuğunuzda bu kaygıda, tümünün buluştuğunu görmektesiniz.
Bu nedenle bu kaygının doğal sonucu olarak, "biz bu memlekette bir şey yapamayız" lakırdısı, hakim bir mantık olmuştur. 
Bundan dolayıdır ki en sağdan en sola kadar var olan tüm partilerin sloganlarının, bu seçimde, öz olarak aynı; farklılığın ise biçimde olması gelişmiştir. Öz ise şudur.
Biz bir varlığız,yapabiliriz, biriz.
Ancak bu kaygının yol açtığı sloganlardaki bu benzerliğinin altı, dolu değildir...
Sumo
Bu yüzden deyim yerinde ise seçim kampanyası, "Sumo" güreşlerine benzedi. Zaten bu Japon güreşinin esası kendini savunmak üzerinedir. Usulü de, rakibi çizgi dışına itmeye çalışıp, dengesini bozup, yere düşmesini sağlamaktır.
Bu yüzden, bu güreş türü, ağır adamların, yavaşlatılmış filim benzeri itişmeleri ile yapılır. Bunda çoşku ve heyacan yoktur. Çünkü amaç kendini savunmadır.
İşte bu ilan edilmemiş kaygının, kendini savunma güdüsü ile seçimler; SUMO güreşçileri gibi "ağır adam ve kadınların" rakibi; temiz siyaset söylemi üzerine bina ettikleri ile çizgi dışına itmeye çalışan itişmeleri ile gelişmektedir.
Ama % 17 Enflasyon altında olduğumuz gerçeği gündemde yok. Üretkenliğin gündemde olmadığı gibi. Anayasa değişikliği ve demokratik yapılanmanın gündemin kenarında dahi olmadığı; ayrıca Demokratik Hukuk Devleti ilkelerinin geliştirilmesinin ele alınmadığı bir seçim ortamındayız.
Üstelik, Taşınmaz Mal Komisyonu olgusunda Kuzeydeki mülkiyet rejimi ile ilgili olarak AHİM'in son aldığı kararın dahi, tetiklenmesine yol açmadığı, sanki Kıbrıs sorunu gibi bir sorunumuz yokmuş gibi davranan bir seçim kampanyası içindeyiz.
Üstelik, erk sahiplerinin övünmesinin, yalnız maaş ödemek üzerine olduğu ve pek çok siyasi hareketinde, kaynak ifade etmeden, "sosyal konuttan tutun, döviz borçlarının TL'ye döndürüleceği vaatlerine kadar" temelsiz sözlerini de duyuyoruz.
Peki Sumo güreşi, çoşku ile izlenebilir mi?
YORUM EKLE

banner608

banner474