banner564

Sen de okumuş sayılırsın

Ankara Esenboğa Havaalanı’nda, Ercan uçağının kalkmasına epey bir zaman olması nedeniyle, havaalanının kafe bölümünde uçak saatini beklemeye başladım. Oturduğum kafenin küçük bir kitaplığı vardı. Kitaplığa kısa bir göz attıktan sonra eski baskı, ciltli bir kitaba elimi attım. 1967 yılı basılı, Niyazi Ahmed Banoğlu’nun “Nükte ve Fıkralarla Atatürk” isimli kitabının rastgele açtığım sayfasını okudum ve sizlerle de paylaşmak istedim.
Etimesut köyünde ihtiyar bir ahbabı vardı. Adam eski Rumeli göçmenlerindendi. Pek teklifsiz senli benli konuşurlardı. Fidan dikme ve Ankara’yı ağaçlama ve yeşertme merakı, Atatürk’ü her gün çiftliğe çekiyordu. Bir kısım arazide türlü denemelere rağmen ağaç tutturmak mümkün olamamıştı. Atatürk ısrar ediyor, toprağı tahlil ettiriyor, çeşitli fidanları tecrübeden geçiriyordu. Hiç biri istenen ve beklenen neticeyi vermedi. Ata’nın bu işle çok uğraşıp didindiği ve bu yüzden çok da üzüldüğünü gören Etimesutlu ihtiyar, bir gün: 
- Abe paşam dedi. Zor işlerden hoşlanırsın, olmayacağı oldurmak istersin ama bu toprak kıraçtır, fidan tutmaz neye bu kadar zorlanırsın?
Atatürk: Madem ki topraktır mutlaka tutacak diye kestirip attı.
İhtiyar: Benim demin toprak dediğime bakma diye ilave etti; toprak dedimse lafın gelişine göre söyledim. Dediğin doğru olurdu; burası toprak olsaydı fakat bu toprak değildir! 
Her fikre her ihtisasa hürmet eden Atatürk: Ya nedir öyleyse? 
İhtiyar: Kayadır cevabını verdi.
Ata: Amma yaptın ha? Bunca ziraat mühendisi baktı; topraktır dediler!
İhtiyar: Ne dediklerini bilmem fakat onlar ha bire bu arazinin üzerinde dolaşıyorlar. Hâlbuki bu ince yüzün alt tarafı boydan boya düpedüz kayalıktır. İnanmazsan kazdır.
Atatürk, bu cahil fakat toprağın dilinden çok iyi anlayan tecrübeli adamının sözünü dinledi. Arazinin muhtelif yerlerinin kazdırdı nereye kazma vurulduysa 30-40 cm alttan yekpara, sert bir kayalığın vücudu anlaşıldı:
Atatürk sordu: Neden bunu şimdiye kadar söylemedin?
İhtiyar: Sen okumuşların sözüne daha çok inanırsın da ondan!
Ata: Bu lafın doğrudur dedi; ben okumuşların sözüne daha çok inanırım fakat bu yaşa kadar toprakla uğraşan sana da inanırım. Çünkü bu işte sen de “okumuş” sayılırsın!
Nükteli yazının sonunda yaşadığımız coğrafyayı düşündüm. Tarımla ve hayvancılıkla uğraşan nice üreticimiz zor durumdadır. Bir dokunsak bin ah işitiyoruz. Üretici emeğinin karşılığını alamamaktadır. Sorunlara çözüm üretenler, üretmeye çalışanlar acaba tarlada çalışana, hayvanını otlatan çobana kulak veriyor mu? Onları dinleyip ihtiyaçlarına, çektikleri sıkıntılara cevap verebiliyorlar mı?
Önümüzdeki hafta çifte bayram kutluyoruz. 30 Ağustos ve Kurban Bayramının tarihlerinin yakınlığı nedeniyle altı gün tatil yapabilecek olanlar var. Herkese kazasız, sağlıklı ve mutlu bir tatil dileklerimle, herkese iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner471

banner474