banner564

Senaryo hazır, oyuncu aranıyor

  KKTC’de 75 bin dolayında insana devlet tarafından ‘çek’ çıkarılıyor…

   Bunun 18 bin 500’ü kamu çalışanı, 13 bin 500’ü de kamu emeklisi…
   Geriye kalanların 35 bini sosyal sigorta emeklisi ve 10 bin civarında engelli, malul gazi, kimsesiz-yardıma muhtaç insan…
  KKTC nüfusunun 300 bin olduğunu kabul edersek, yeni doğmuş bebekler dahil her 4 kişiden bir tanesi devletten ‘az, ya da çok’ her ay bir çek alıyor…
   Bunun yıllık maliyeti 3 milyar TL’nin üzerinde…
   Kuşkusuz; KKTC devletinin başka ciddi harcamaları da vardır…
   Bunların bir kısmı gizli tutuluyor…
   Mesela bazı spor kulüplerine, medyaya, bazı partililere yapılan yardımlar, yolunu bulup aktarılan paralar…
   ‘Çeşitli isimler altında’ harcanan milyonlar…
   Ver babam ver…
   Sadece devlet baba vermiyor…
   Bir de devlet babanın kontrolündeki kuruluşlar var…
   Kooperatif Merkez Bankası gibi…
   Kağıt üzerinde çok karlı!..
   Ama kasası ‘olması gereken kadar’ dolu değil…
   Batmış KTHY’de, Toprak Ürünleri ve Telefon Dairesi’nde ‘Geri dönüşü mümkün olmayan’ batık krediler var…
   Tümünün tutarı bir milyarı aşıyor…   
   Elektrik Kurumu ve çok sayıda devlet kuruluşuna ‘şaibeli’ mal alımları…
   Bu alımlarda milyonlar dönüyor, milyonlar…
   Ve geçtiğimiz yıl içinde bizzat Maliye Bakanı’nın dediği gibi ihalelere ‘anlaşmalı’ katılımlar oluyor; son dakika ihaleden çekilenlere ‘yüz binlerce liralık’ ödül veriliyor… 
   Aytaç Çaluda hakkındaki ‘Devleti zarara uğratma’ veya ‘Suistimal’ iddiaları ile bunları karşılaştırmaya kalkışmasınlar…
   Çaluda’nın durumu, denizin içinde sinek gibi kalıyor…

Tamam mı devam mı?..

   İktidardan gidenler, tüm bu yazdıklarımızın doğruluğunu çekinmeden, korkusuzca söylemeye başlarlar…
   “Falan kurum battı, filanca batmak üzere’ derler…
   Sonra iktidara geldiklerinde, eskilerin bıraktığı yerden icraata devam ederler…
   “Ne yani, o bile benim partilime kaynak aktardı, şimdi ben mi bu kaynağı keseceğim?” diyerek aynı yolda yürümeye devam ediyor…
   Hükümet ‘çok partili’ olduğu zaman, hani o ‘battı, gitti’ dedikleri kurum ve kuruluşların kaynaklarından daha çok dağıtım yapıyorlar…
   Birisi Maliye’den para aktarıyor, diğeri Çalışma’dan…
   Birisi bir dairenin kaynaklarını beleşe sunuyor, diğeri başka dairenin…
   Gece gündüz devlete küfreden, altını oyan, zarar veren, Türkiye’ye saldıranlara devlet kesesinden yardım yapıyor, sonrasında “şöyle oldu, böyle oldu” diyerek şikayet etmeye başlıyorlar…
   Güzel kardeşim…
   Kuyuyu açanlardan biri oluyorsan, sonrasında o kuyunun içine düştüğünde şikayet etmeyeceksin…
   İçinden çıkamayacak duruma geldiğinde “Kendim ettim, kendim buldum” diyerek dert yanacaksın…
   Kuşkusuz; yaşamakta olduğumuz trajikomik durum, toplumun tüm kesimlerine zarar veriyor…
   Hizmetleri yetersiz olsa da devletin kurumlarını çökertiyor…
   Siyasete, hatta demokratik düzene olan güveni azaltıyor…
   İnsanlar ‘vali’ isteyecek duruma düşürülüyor…

Nasıl çözülecek?..

   Vatan, Millet nutukları da artık sıkıcı olmaya başladı…
   En büyük katliamların yaşandığı Atlılar, Muratağa ve Sandallar köyündeki Şehitliğin aydınlatmasını ve çevre temizliğini dahi yapamıyorsanız…
   Bu bölgede yaşayan az sayıdaki şehit ailesini zaman zaman susuz bırakıp, mutsuz ediyorsanız…
   Taşkent köyündeki dul ve yetimlerin birikimlerini köy kooperatifinde batıranlardan 3 yılda hesap soramıyor “yasada yeri yok” diye, kayıplarını tazmin edemiyorsanız…
   Vatan, millet nutukları artık önemini yitirmiş oluyor…
   Vatanı, milleti, devleti önemsemek; öncelikle şehitlerin kıymetini bilmekten geçiyor…
   Onların sayesinde devlet sahibi olduğumuzu ve siyaset yaptığımızı, makamlar elde ettiğimizi unutuyorsak veya unutturanlar karşısında etkisiz kalabiliyorsak; parlak bir gelecek düşleri, hayalden öteye geçemez…
   Bu ülkede en büyük başarımızın ne olduğunu merak edenler var…
   Hemen bir facebook hesabı açmak suretiyle ülke gerçeklerini görme şansları vardır…
   Nice kamu görevlileri, öğretmenler, akademisyenler, uzmanlar, siyasetçiler, sendikacılar, örgüt yöneticileriyle tanışıp, paylaşımlarını görme şansı bulacaklar…
   Çoğunun yapacak işi olmadığı için, horozun ötüşünü bile müthiş beyin çarpışmalarına dönüştürenleri gördükçe, filmin senaryosunu şekillendirme şansı bulacaklar…
   Aslında kendi oyunumuzun senaryosunu çoktan yazmış bulunuyoruz…
   Tek eksiğimiz, buna uygun oyuncu bulabilmektir…
   Bu kadar tutarsız, karmaşık, anlamsız, mantıksız, geçersiz, yalan ve dolana dayalı bir yaşam tarzını her babayiğit sahneye taşıyamaz…  

YORUM EKLE

banner471

banner474