banner564

Serbest dolaşım ve özgürlük

   23 Nisan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından tüm dünya çocuklarına armağan edilen ilk ve tek çocuk bayramıdır.

   Tüm çocukların bayramını kutluyoruz…
    Bu günün Kıbrıs açısından bir başka önemi de 1964’ten itibaren iki toplumu birbirinden ayıran sınır kapılarının açılmasıdır…
   Geçmişin acılarını yaşamayanlar, Kıbrıslı Türklerin 1964’ten itibaren hükümet organlarından çekilmesinin haklılığını anlayamazlar...
   Yeni kurulmuş bir devlette çalışıyorsunuz ve bir akşam vakti namlular üzerinize yönelmiş, ölümle yüzleşir hale gelmişsiniz...
   Birlikte çalıştığınız ‘Rum arkadaşınız’ sizi korumak (!) ister:
   “Re Hüseyin, bizimkiler size kötülük yapacak, al çocuklarını, git Lokmacı’nın ötesine...”
   Lefkoşa’da Lokmacı’nın ötesi, Arasta, Tantin, Çağlayan, Köşklüçiftlik, Kumsal, Ortaköy ve Gönyeli..
   Buralar genellikle Kıbrıslı Türkler’in yoğun olarak yaşadığı bölgelerdi...
   Dolayısıyla karma bölgelerdeki insanlar, evlerini ve işyerlerini terk ederek, daha sakin bölgelere gitmeye başlamıştı...
   Herkes bunu yapmaya mecburdu...
   Ölümle, kalım arasında karar vermek zorunda bırakılan insanlar; Rumlarla aynı devlet kuruluşunda çalışmaya devam edemezdi...
   O acı günleri yaşamayanların şimdi çıkıp da, “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni biz terk ettik.” diyemezler...
   Derlerse günah işlerler...
   Sağduyu sahibi Rum meslektaşlarımız dahi böyle demiyor...
   Onlar “sizi kovan bizimkilerdi” diyerek, 1964’te devletten kopmak zorunda bırakıldığımızı itiraf ediyorlar...

Kapıların kapanması
   
   Kıbrıslı Türkler; 1964’te daha emniyetli bölgelere çekilirken, serbest dolaşım yasaklanmamıştı...
   İsteyenler, adanın herhangi bir yerine ‘gezi’ veya ‘alış-veriş’ amaçlı gidebiliyordu...
   Sonra 1974 Barış Harekâtı gerçekleşti...
   Bu kez sınır kapıları kapandı...
   İki toplum arasında iletişim tamamen koptu...
   Herkes kendi bölgesinde yaşamaya başladı...
   Kıbrıslı Türkler; Rumların Paskalyası’ndan...
   Kıbrıslı Rumlar da bizdeki bayramlardan haberdar olmadı...
   İki tarafta mecburi askerlik başladı...
   Silahlanma yarışı artarak devam etti...
   Birçok sınır olayı yaşandı...
   Hatta hayatını kaybeden, cezaevine düşenler oldu...

Ve tarihi karar günü

   Kuşkusuz bu süre zarfında Kıbrıslı Türkler ‘rekabet ortamından’ yoksun bırakıldı...
   Ticareti eline geçiren azınlık bir kesim ne fiyat biçtiyse, insanlar onu ödemek zorunda kaldı...
   Rum’dan daha az kazanan bir Kıbrıslı Türk, Rum’un güneyde 2 liraya aldığını, kuzeyde 4, hatta 5 liraya alabildi...
   Büyük bir kazıklanma söz konusuydu...
   Aradan 29 yıl geçtikten sonra, 23 Nisan 2003’te bazı sınır kapıları açıldı...
   Karşılıklı geçişler başlayınca, aradaki fark da ortaya çıktı...
   Bir anda kuzeydeki fiyatlar aşağılara çekildi...
   Dolayısıyla sınır kapılarının açılması, sadece iki toplum arasındaki ilişkilerin yeniden başlaması açısından değil, ticarette rekabetin başlaması açısından da yararlı oldu...
   Seyahat olanakları arttı...
   Sadece Ercan’dan değil, Lokmacı’dan gelen on binlerce turist sayesinde esnaf, beklenen düzeyde olmasa da satış yapmaya başladı...
    Ne var ki; son 2-3 yıl içinde Rum gümrük kapılarında Türk tarafından alınan eşyalara el konulması, ikili ilişkilerin gelişmesine vurulan ağır bir darbedir…
   Kıbrıslı Türkler’in güneyde harcadığı para ile Kıbrıslı Rumlar’ın kuzeyde harcadıklarını karşılaştırdığımız zaman arada çok büyük farkın olduğunu görebiliyoruz…
   Bunu özetleyecek olursak; Kıbrıslı Türkler güneydeki marketlerde ve konfeksiyon mağazalarında 100 Euro harcıyorsa, Rumların kuzeydeki harcaması 35 Euro civarındadır…
   Avrupa Birliği’nin bu gerçeği görmesi ve Yeşil Hat Tüzüğü’nün Rum gümrük kapılarında neden uygulanmadığını sorgulaması gerekiyor…
   Çözüm olmasa dahi iki toplumun iyi ilişkiler içinde olmasını ve gerilimden kaçınılmasını arzu ediyoruz…
   İyi ilişki için de karşılıklı alış-verişlerde ‘dengeyi sağlamak’ önemlidir…
   

YORUM EKLE

banner608

banner474