banner564

Serbest piyasa mı? Serbest soygun mu?

Başbakan Sayın Tufan Erhüman döviz kurundaki düşüşe dikkat çekerek, bunun fiyatlara yansımadığı görüşünü ifade etti. Bu konuda gereken çalışmanın yapılmasını gündeme getirdi.
Bu konuda iş çevrelerinden şu savunma gelebilir. “Stoklarımız yüksek döviz kuru üzerindendir. Bu yüzden fiyatlarda stoklar erimeden düşüş yapamayız.”
 Ama bunun elle tutulur olması için başka unsurlar da gerekir.  Döviz patladığında elde ne kadar stok vardı?  O zamanda bu stoklara karşın fiyatlar neden hemen arttı?
 Çünkü savunma şu idi. “Bir malı sattığımız zaman yerine yenisini koymamız lazım. “ E, şimdi bir sattığınızla yerine, iki mi koyacaksınız?
Üstelik o dönemde ekonomik gereklilik izahı ile döviz kurundaki yükselişin belirsizliğini de dikkate alarak, yani yalnız dövizdeki artış değil, muhtemel döviz artışı da hesaplanarak zam yapılıyordu.
Kısacası bugünkü fiyatlar, bu anlamda da katmerlidir. Şimdi döviz kurundaki bu düşüş nedeni ile hiç olmazsa, her biri kendine göre geliştirdiği döviz kuru artışına dönük maliyetlerinin üzerine ekledikleri o “muhtemel hesaplama”  zammını, en iyi ihtimalle düşmeleri gerekir. 
Ne diyorlar? Serbest Piyasa. Ama döviz krizi olduğunda stoktaki malı da zamlayanlar, bunun üzerine ihtimaliyet hesabı ile ilave zam koyanlar;  dövizde gerileme olduğu zaman bunu arz ettikleri mal ve hizmetlerin fiyatlarında düşüşle yansıtmazlarsa, bu serbest piyasa değil, serbest soygun düzeni olur.
Çünkü döviz krizinin yol açtığı en büyük sıkıntı, enflasyonun tırmanması ile oldu. 
Bu enflasyon, insan ve toplum yaşamında, ekonomide çok yönlü sıkıntılara yol açıyor. Bundan ötürü enflasyona karşı mücadele ve tedbir esaslı bir görevdir.
Bakın Türkiye ‘ye, enflasyona karşı önemli bir psikolojik etki de taşıyan adım atıldı. İş çevrelerinin de katılımı ile %10 indirim kampanyaları başladı. Bu enflasyona büyük bir düşüş sağlamayacak. Ancak insan faktörüne, enflasyona karşı mücadele için, uygun bir iklim getirecek. 
Bu %10 indirim kampanyasının başını da Türkiye’nin kurumsallaşmış firmaları çekiyor. Üstelik maliyetli reklam kampanyaları ile bunu yapıyorlar. Esasında, enflasyonun getirdiği kar artışının bir kısmından feragat ederek, özünde kendi varlıklarını gözetiyorlar. Çünkü burjuva oldular. Kendi düzenlerinin ve varlıklarının öfke seli karşısında sarsılmaması için bunu yapıyorlar. Üstelik bu adımı atarak sosyal bir politika ile de en geniş kitleler indinde barışık bir durum yaratıyorlar.
Ama bizde kendini burjuva olarak konumlandıran ticaret erbabı, bu olayı yalnız kendi sermayelerini korumak için değil, fırsattan faydalanıp basit bir hesapla daha fazla kar içinde değerlendiriyorlar.
Bu yüzden döviz krizinin yol açtığı krize, anında fiyat artışları ile hemen tepki verenler, dövizin düşüşü karşısında ise hareketsiz kalmayı seçmektedirler.
Ayrıca döviz krizi nedeni ile Güney Kıbrıs’tan alış veriş için gelen insanların yoğunluğu nedeni ile alım gücü düşen Kıbrıslı Türk insanın varlığını, bu yeni müşteri profili nedeni ile yok sayıyorlar. 
Kendi varlığını, toplumu dışında gelişen profille korumaya kalkan;  siyasette veya ticarette, bilsin ki yarattığı değerler kumdan kaledir. Çünkü değişen şartlarda kum kaleler ayakta kalmaz. 
Birey zenginliğini, toplumsal refah varsa yaşar. Çünkü zenginlik yalnız maddi değildir. Maddi Zenginlik, ayni zamanda manevi zenginlikle ve toplumu ile bütünleşirse ciddi bir değer olur. Manevi zenginlikte; sosyal adalet, demokratik hukuk devleti ve sanatsal kültürel üretkenlik ile insani değerlerle gelişir. 
Alın paranın üstünde yüzen Suudileri. Demokratik, kültürel insani ve sosyal adalete dayalı bir temelleri olmadığı için Saraylarında huzurlu ve çevrelerinde, dünyada da sevgi ile sarılı değillerdir.
Yeni gelişen sermaye erbabı, toplum tarafından sevilen eski iş insanlarına baksın. Neden toplum, en kötü zamanda onları bizden diye sardı? Kurda kuşa yem etmedi.
Bu dövizin ateş dilimlerinin düşmesinin fiyatlardaki düşüşünü, Başbakanın dile getirmesini beklemeden Ticaret Odası, Sanayi Odası, Genç İş Adamları Derneği ve benzeri iş örgütleri bir kampanya gibi Hükümete kendileri öneri olarak götürmeliydi. Hele şartların getirdiği Güneyden alış veriş dalgasının yol açtığı sele bakarak, kendi toplumunu göz ardı etmemeleri gerekir. Bencil çıkarlar, toplumsal var oluşun ve birlik ile dirliğin düşmanıdır. 

YORUM EKLE

banner471

banner474