banner564

SEVGİ: ‘Tek Din, Tek Kitap, Tek İsim -altında birleşmeli.’

Sevgi fedakârlığın kantarıdır. Kendini lanse etmeden, öne çıkarmadan yapılabilecek en alçak gönüllü nebât sevgidir. Fâideleri çoktur insanları içtenlikle sevmenin, bahanesi olmadan sevgiye bakıp büyütmenin sevabı çoktur, ben de Allah telakkîsi ve i’tikâdı oldukça insanı sevmek aynı zamanda herkes için en kolayı olacaktır. İnsan rahmetle sulandığı zaman duyguları inceler, ahlâkı düzelir, ruhu genişler, önünü daha sarih görür insan, insanlığını bilir ve farkına varır. Sonra, “Âşk gelecek, cümle noksanlık biter.” Yunus Emre. 
Eksik ve eksiltili birer noktayız bizler, şöyle yaptım, böyle yaptım dememek gerekir. Sonuçta bizler geçici varlıklarız bu dünyada, varlığımzı devredeceğiz zamanı geldiğinde, Allah bize nefs örtülerimizi kaldırma gücü versin o gün gelmeden; davranışlarımızı biçimlendirsin yaptığımız tercihler ve hisler yalnız arkasından gelsin bizi sürükleyebilecek suallerden. Benlik beni dinlemedi, nefs de dinlemiyor, kime sığınmalıyım?, kimin için vermeliyim?.
Sevmek komprime, salgın bir hastalık gibi, engin bir cinnettir, sevmek sevildiğini bilmeden sevebilmektir, sevmek tüy hafifliğinde nezâkattir, şeffaf olmaktır geçirgen tenler haznesinde. “Ananıza babanıza öf bile demeyin.” diyor ayette, demek ki o kadar sevmek; insana o kadar saygı duyulması gerektiğinin altını kalın çizgilerle çiziyor; nefslerini ve Rablerini bilerek hareket etmelerini, hümanizm’den çok insanı Yaratan’dan ötürü sevmek, insanı insandan ötürü sevmek değildir. 
Sâlih insanlar tarafından sevilmek için kıvanmak lazımdır hem de ne kıvanmak. Çilekeş ömrün yarısı arayış içerisinde geçti; nifak tohumlarının yankılarından yansıyan sözcükleri aşabilmek için harcandı, kendinle huzurlu, barışabilmek için, sadakatsizlikleri bertaraf edebilmek için, herşey heyşey için; giyindiğim zaman üzerime başkalarının bedenlerini; sevgiler yapmacık yapılıyor mutfağında kainatın, bu yanlış algılara alışmaya çalışıyorum hâlâ...
Sevmek; yalanların arkasına saklanmadan, sevmek; ezberlediğin tüm o şeyleri söyleyememek, sevmek; gürültüyle karışık gelen sessizlikte düzen içerisinde uzun uzadıya akabilmek; hayatın sanrılarına göğüs gererek, terleyerek, bu kapalı kutu, bu ufacık zalim dünyaya, aldanmadan sevebilmek; birbirimize katlanabilmek, birbirimizin arzularına, tercihlerine, küskünklüklerine... Tek bir gönül tahtının altında birleşebilmek; sevmekliği bilmeden sevdirtmek kendini; kederi sevebilmek, kaderi sevebilmek; bizi biz yapan tüm o yapı taşlarını hareket ettiren o muazzam gücü sevmek; zaten kuşkusuz sevilmektir yazgılarımız bizi terketmeden ihtiyaçlarımızı belirlemek; dillendirmektir sevdiğimizi ağırlıksız, hiç yük taşımanın ağırlığı olmadan, olanca hafiflikte...
 Sevgi birbirine sevgileri ipoteklemek demektir; insanların taşıdıkları sevgi miktarını diğer insanların kalblerine iğnelemektir; kim borçlu, kim kârlı çıkacak düşüncesi hakimdir insanların mukayeseli zihninde; mantık çelişkilerinden vazgeçmeli insan, özgür iradesiyle tercihler yapmalı resmi kanunların ve dini terbiye ve adabın dışına çıkmadan. Herşey yerli yerinde bir denge içerisinde sevgiler siyasallaşmamalı, insan hüriyetinin içerisinde yegane varlık olarak izlediğimiz yol ne olmalı? 
“Doğrudan doğruya Kuran’dan alarak ilhamı./Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.”Mehmet Akif Ersoy.


SÜRÜN BEDENİMDEN YATAKLARIN VERDİĞİ SICAKLIĞI
İkircikli gözlerinin tenhâ dükkânlarında;
lâciverde tüllenen kır zambakları, bozkır!;
kırık harflerle örülü ipeksi sevda kuşları,
en geniş hayâller, ulvî renklerin âhengiyle; 
ebemkuşağı, kahkaha çiçekleri, kandiller!;
eski gümüş sularda dudaklarından akisler..
Asma yapraklarıyla gözlerinin şurasından;
en mahrem yerlerini keşfederken kelebekler,
akçıl şarkılarda kan rengi hâfızadır gölgeler;
ustura ağzında, çıplak, korkunç gülümseyen..
Kayıtsız soyunur kimi aynalarda yalnızlık;
lepiska saçlarından lirik bir opium kokusuyla,
sürün bedenimden yatakların verdiği sıcaklığı.
YORUM EKLE

banner471

banner473