banner564

Sık ekşiyi ve devletin yabancılaşması 

Ülke ekonomik kriz içinden çıkamamaktadır. Pahalılık arttıkça artmaktadır. En büyük para birimi olan 200 TL ile ne alacağınızı değil, ne alamayacağınızı ölçme durumuna geldiniz. 200 TL ile bir kilo kıyma veya kuşbaşı et, pirzola alamazsınız. Hellimsi, hellimin dışında; iyi bir kilo hellimi ucu ucuna alabilirsiniz. 5 kişilik bir ailenin etli bir kuru fasulye, yanında pilav, yoğurt, soğan, salatalı bir öğün yemeği, ekmeği bandıra bandıra yemesi artık lüks sayılır. Çoğu aile ve çocuk pilava basar dişi. Yoğurt yerine sık ekşiyi, limonu. Bas ekmeği. Geçenlerde Cumhurbaşkanı Sayın Tatar,  “sağlıklı toplum, sağlıklı bireylerden oluşur. Genç nesillerin sağlıklı olması önemlidir” diye demeç verdi. Ancak kısa bir süre önce Çocuk Doktorlarımız, çocuklarda beslenme bozukluğuna dönük kansızlık olgusunun görülmeye başlandığını açıklamışlardı. Artan enflasyon derinleşen gelir adaletsizliği buna yol açıyor, 
Bakın, enflasyonu ciddi bir tehdit olarak görüp, buna karşı mücadeleyi en öncelikli görev olarak ele almayan her siyasi anlayış ve iktidar, yalnız bugünü değil, toplumun, insanın geleceğini de karartır. Açık yazıyorum, Türkiye’deki seçimden sonra, sonuca bağlı olmaksızın, 500 TL’lik hatta 1000 TL’lik banknotların da görme gündemde olacak. Enflasyonun bu denli etkili olduğu bir dönemde maalesef, buna karşı mücadele esas olmuyor, Türkiye’deki iktidar, seçim öncesi böyle bir şey yokmuş gibi seçim için kamu kaynakları ile uç noktaya ulaşan seçim ekonomisi uyguluyor. Dara giren her kesime, kısa vadeli kaynak aktarma işini başa aldı. Buna karşı muhalefet de darda olan tüm kesimlere bol bol vaat veriyor. Muhalefete soruyorlar, bu vaatlerin kaynağını nereden bulacaksın? Ama bu soruyu soranlar, iktidara;  bu enflasyon ortamında, Bütçe ile Cari açığın arttığı, ciddi dış borç ödemelerinin hem de yüksek faizle olduğu bu aşamada, popülist seçim politikasının sonuçlarını ne yapacaksın? Sorulmuyor. Kısacası seçim, enflasyona karşı mücadele fikirleri ile değil, bunun yol açtığı acı sonuçların üzerinden, kısa vadeli zümresel fayda sağlama yarışına dair siyasetler üzerinden dönüyor. Bunun bu şekilde gelişmesinin en esaslı nedenlerinden biri de, demokratik hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşmak ve “hikmet-i hükümet” ortamına girmektir. Böylece düşüncede derinlik değil sığlık her kesimi etkisi altına aldı. Anayasa, demokratik kurallar ve anlayış yok sayılmaya başladı.
Bizde bu halin en yeni örneği, Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın maaşlardan kesinti yapılmasını öngören yasayı Meclise iade etmesindeki tavırdır. Çünkü yasal, Anayasal ve demokratik kurallar ve gelenek dışı bir tutumla bu yasa Meclise iade edildi. İade gerekçesinde hangi maddenin Anayasa, yasalar, hukuka aykırı olduğu, ne de ekonomik ve sosyal olarak uygun olmadığına yönelik bir gerekçe var. Yalnızca, “Başbakanla yaptığım görüşme nedeni ile” diyor, “ Hikmet- i Hükümet”.  Enflasyonun derinleşmesinin ve toplumda var olan sosyal, siyasal güvensizliğin nedeni bu sığ tutumlarda yatıyor. 
Demokrasi ve demokratik hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşma, “ala keyda” uygulama ve işler buna yol açıyor. Yani, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine bağlılık ve saygı, yalnız özgürlükleri değil ayni zamanda; ekmeği, işi, ekonominin her alanını doğrudan ilgilendirir. Bu nedenle enflasyona karşı mücadele esastır. Ama bu mücadelenin sonuç vermesi içinde demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri için de mücadele gerekir. Çünkü bu ikisi, çift öküzü gibidir. Uyumla ilerlemezse saban, toprağı süremez.

YORUM EKLE

banner471

banner473