banner564

 Sil baştan başlamak gerek

   Adam hırsızlık yaptıktan veya cinayet işledikten sonra bir yolunu bulup kaçıyor...

  Yıllar sonra “unutulmuştur” düşüncesiyle yeniden geliyor...
  Bilgisayar kayıtları onu ele verince polis tarafından gözaltına alınıp mahkemeye çıkarılıyor...
  Gündeminde binlerce dava bulunan mahkeme ise, bir miktar kefaletle onu yeniden serbest bırakıyor...
  Zaten aradan 4 yıl geçmiş ve adalet yerini bulmamış...
  Bir kez daha serbest bırakıp, 2 yıl sonra dava günü gelirse o zaman mağdur olan tarafı 6 yıl bekletmiş olursunuz...
  Böylesi bir adalet, adalet olur mu?..
  Elbette olmaz...
  Fakat mahkemeler suç patlaması karşısında, yürürlükteki yasalara göre karar veriyorlar...
  Davalara öncelik sırasına göre baktıkları için, yeni geleni kefaletle serbest bırakıyorlar...
  Zaten uzun süreli tutukluluk kararı verseler de cezaevinde yatacak yer kalmadı...
  Toplam kapasitesi 300 civarında olan cezaevinde 400’den fazla mahkûm ve tutuklu vardır...
  Öyleyse kefaleti koyup serbest bırakacaksın...
  O da bir yolunu bulursa yeniden kaçacak...
  Mağdur olan insanlar da ağlayıp, sızlayacak...
  Böylesi bir düzen, özellikle de ‘okuma-yazma oranının yüzde 95’lerde olduğu’ bir küçük ülkede kabul edilemez...
  Böylesi bir düzenin devamına hiç kimse izin veremez...

Bugün başkasına, yarın size 

  Böylesi bir düzeni sürdürmek isteyenler gibi, buna ses çıkarmayanlar, gün gele aynı mağduriyeti kendilerinin de yaşayacağını düşünmek zorundadırlar...
  Adaletin geç tecelli etmesi veya tam olarak tecelli etmemesi nedeniyle şu küçük ülkede suçların ne kadar arttığını görmezden gelemeyiz...
  Türkiye’deki konferanslarda adaya yatırımcı davet eden Ticaret Odası Başkanı da, Sanayi Odası Başkanı ve diğer ekonomik örgütlerin yöneticileri de bunları görmezden gelemez...
  Huzur ve güvenin olmadığı yerlerde ekonomi gelişemez...
  Turizmde istenilen rakamlara ulaşılamaz...
  Yatırımcılar ürkütülür ve gün gele kaçırılır...
  Bugün kendilerini koruyabilen siyasiler de bir süre sonra sıkıntı yaşamaya başlar...

Trafik bir kâbus
  Hemen herkesin üniversiteli olduğu bu ülkede araç kullanan ‘yerlisi, çalışma izinlisi, öğrencisi, işçisi’ kırmızı ışıkta durmaz olmuşsa...
  Sürücüler beklemeden ana yola çıkış yaparak insanların canı ile oynayabiliyorsa...
  Bir şişe rakı veya viski sonrasında direksiyon başına geçenleri yollarda durdurabilecek, caydıracak bir tane polis bulunamıyorsa...
  Tehlike çanları çalıyor demektir...
  Vakit daha da geç olmadan bu ülkede her şey “sil baştan” olmalıdır...
  Yeni yasalar, hızlı karar üretebilen ve adalet dağıtabilen yargı, caydırıcı polis gücü...
  Hayvancısına, çiftçisine sahip çıkan, üretimi destekleyen kalıcı bir sistem...
  Zarar eden devlet kuruluşlarını özelleştirebilecek, rüşvet, yolsuzluk ve suiistimalleri yargıya taşıyabilecek cesur bir siyasi yapı...
  Kıbrıs konusunda haklarımızı koruyabilecek, Tazmin Komisyonu’nu çalıştırabilecek, haklı tezimizi dünyaya anlatabilecek etkili tanıtım kampanyaları yürütebilecek bir yapılanma...
  Bırakın ayları, yılları...
  Dakika, saat kaybedecek vakit ve sabır kalmadı...  

YORUM EKLE

banner608

banner473