banner564

Şimdi anlayabildik mi?

Sınır kapıları 30 yıla yakın bir zaman kapalı kaldı…
Kıbrıslı Türkler bu süre zarfında ‘kendi devletlerini’ kurdu…
Yasama, Yürütme, Yargı konusunda ileri adımlar attı…
Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, milletvekilleri seçildi…
Yaklaşık 200 bin Rum’dan kalan mallar, mülkler ‘bir şekilde’ dağıtıldı…
Kimi çok zengin oldu, kimi olduğu gibi kaldı…
Kimi hayalinde bile görmezken ‘bakan’ oldu, kimi üst düzey görevlere yerleştirildi…
Ganimet ekonomisinin sona ermesiyle birlikte Türkiye’den buraya milyonlar akıtıldı…
Bavul turizmi, yatırımlar için kredi, maaşlar için hibe yardımlar…
Kıbrıslı Türklerin ekonomik durumunu iyi bilen bir arkadaşın söylediğine göre 1975 yılında Kıbrıslı Türklerin yönettiği 159 şirket vardı…
Şimdi durumu ‘iyi olan’ 15 bin şirket var…
Fakat; bu korkunç farka rağmen KKTC’de ‘istikrarlı’ bir ekonomik yapı oluşturulamadı…

AB’nin raporları

Sınır kapılarının 23 Nisan 2003 yılında açılması sonrasında AB uzmanları ile Rum hükümet yetkilileri; Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik durumunu en ince ayrıntısına kadar araştırarak raporlar hazırladı…
Hazırlanan raporları değerlendiren eski Rum Maliye Bakanı, KKTC’nin ekonomik durumunu şöyle özetlemişti:
“Hafiften bir rüzgar estiğinde yıkılmaya mahkum bir yapı…”
Detaylarında Türkiye’den gelen yardımların kesilmesi durumunda kamu sektörünün ayakta duramayacağı, altyapı yatırımlarının yapılamayacağı, ciddi fakirleşmelerin yaşanacağı belirtiliyordu…
Nitekim bunun belirtilerini görebiliyoruz…
KKTC kanadının Ekonomik protokollere uymaması nedeniyle Türkiye’den gelen yardımlar son yıllarda azalmaya başladı…
Hatta bir süredir hiç para gelmiyor…
Bugünkü hükümetin başkanı ile yardımcısı, 8 aylık sürede Cumhurbaşkanlığına aday olurken, yeni protokol de yapılamadı…
Protokol olmayınca kaynak akışı tamamen durdu…
Seçim sonrasında ne olacağını kimse bilmiyor…

Barikatlar kapanınca

Türkiye ile ilişkiler bu şekilde gelişirken, 2003’ten itibaren açılan sınır kapılarının 4 tanesi ‘corona virüs’ gerekçesiyle yeniden kapanınca; Kıbrıslı Türk esnaftan ‘iflas’ sesleri yükselmeye başladı…
Rum tarafı bu sesleri bizi yönetenlerden daha iyi duyabiliyor…
Ve 2003 yılında AB ile Rum Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan raporun ne kadar doğru olduğu ortaya çıkıyor…
Vay da ne vay…
İki yüz bin Rum’un bıraktığı mallar, paralar, kıymetli eşyalar gitti…
Hazır bulduğumuz narenciye ağaçlarının yarısından fazlası kurutuldu…
Türkiye’den para akışı, kendi ihmallerimiz yüzünden kesildi…
Ve bir avuç esnafımız, 4 kapının kapanması sonrasında ‘iflas’ noktasına geldi…
“Kapılar açılmazsa yanarız, biteriz” diyorlar…
Rum tarafı da bu duruma bakarak kapıları açmamak için bahane üretmeye devam ediyor…
ELAM’a ilaveten APOEL takımının faşist taraftarları Lokmacı’ya yürüyerek, diğer tüm kapıların da kapatılması için çağrı yapıyor…
“Bırakın başlarına geleni çeksinler” dediklerini duymayan kaldı mı?..
Peki bizleri bu noktaya kim getirdi?..
Bu kadar büyük olanağı tüketerek, kendi ayakları üzerinde durabilecek bir yapı oluşturamayanlar değil midir yaşadıklarımızın sorumlusu…
Şimdi vicdanlarının sesine kulak versinler…
Rahat mıdırlar?..
Çocuklarını, torunlarını nasıl bir geleceğin beklediğini de düşünmeye başlasınlar…
Hayırlı cumalar… 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Op.Dr.İlkan Ertuğ
Op.Dr.İlkan Ertuğ - 4 yıl Önce

Mecliste Ettikleri Yemine Uymayanlar,Esas ve Baş Sorumludurlar.Oy verenler de peşlerinden gelirler.

banner608

banner473