banner564

“Sinekten yağ çıkartmak”

Döviz krizinin derinleşmesi ile birlikte ekonomi ve insan yaşamı yeni alt üstlüklerin içine girdi. Bu temel sorunu günler haftalar sonra, en nihayetinde hükümet gündemine aldı. Başbakan Sayın Tatar konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Bakanlar Kurulu’nun bu olayı hukuki olarak ele alacağını ifade etti.” 
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında açıklama yapan Sayın Özersay ise kararlarını 4- 5 başlıkta açıkladı. Bunlar ise ağırlıkla döviz bazlı ev ve dükkan kiraları ile devlet emlak kiraları ile ilgili idi. Bu tedbirlerin yetmeyeceği açık. Çünkü Kuzey Kıbrıs’ta tüm mal ve hizmetlerin değeri döviz üzerinden şekillenmektedir. Bu iğneden ipliğe her şeyi belirliyor. Zaten sorun da buradadır.
 Bunlara bir yanıt vermese bile hükümetin kiralarla ilgili yaklaşımı da bir değerdir. Ama borçlar, fiyatlar ve ekonominin temel noktaları ile ilgili daha çok tedbir ve değerlendirme gerekir. Üstelik 2018’de de Kuzey Kıbrıs yine döviz krizi yaşamıştı. O zaman 4’lü koalisyon iş başında idi. O zaman da kiralarla ilgili kararlar alınmıştı. Uygulanmıştı. Ayrıca, dövize indeksli ithalat ve mülk vergileri ve diğer devlet mükellefiyetleri ile ilgili olarak; 13-14 başlıkta önlemler açıklanmıştı. Bu önlemler döviz krizinin yakıcı ateşinin ısısının biraz düşmesine yol açmıştı. O günlerde ise, bu felaketi el birliği ile ele almak yerine, bugün iktidarda olan iki parti; UBP ve HP bunun yol açtığı olumsuz ortamı fırsat bilerek, kendi hesapları için siyasi krize oynayıp, dörtlü hükümeti al aşağı etmeyi iş olarak beceri saymışlardı. 
Ne oldu? Yıkıldı. UBP- HP Hükümeti kuruldu. O günden sonra ise krizden çıkmayı bir yere bırakın, kriz içinden krizler üredi. Sonra pandemi çıktı. Önce sağlık diye başlayan kriz, ekonomik ve toplumsal boyutu ile de derinleşti. Şimdi bunun üzerine döviz krizi bindi. Evet, 2018’de döviz krizi ile o gün muhalefet olan UBP, popülizmin doruğunda yaptığı muhalefetle bugünü döşedi. Yani şarkıdaki gibi “Kendim ettim, kendim buldum. Gül gibi sararıp soldum.” Ancak buna karşın, bugün pandemi olayı ile oluşan çok boyutlu kriz ortamı içinde, gelişen döviz sorunu ile derinleşen ekonomik krize dönük, şimdi, “madem öyle işte böyle” mantığı ile popülizm yaparak davranmamak gerekir. 
Üstelik bugün, pandemi ve onunla birlikte gelişen ekonomik durgunlukta ve temel sektörler olan turizm, eğitimde resmen ciddi bir oturma dönemine girildi. Tüm sektörler ile çarşı Pazar faaliyetlerinde ciddi kesatlık var. Bu yüzden, bugün kanamaya devam eden bir yara var. 
Bu bakımdan, bu kriz içinde, kriz anında siyasi oyunlar oynamak cinayet olur. Ama ne acıdır ki siyasal oyuna yeniden girenler, sorumluluk yüklenmesi gerekenlerdir. Kendilerini üstelik milliyetçi olarak tanımlayan bu güçler, hükümet bozup kurmak ve bakanlık pazarlığında yanıp tutuşmakla meşguller. 
Yani bunlar toplumsal olarak bu belalardan nasıl çıkacağız derdinde değiller. Aksine “Sinekten yağ çıkarmak” peşindedirler. Bu işi o dereceye taşıdılar ki iç ve dışta bin bir belanın içinde iken bu “Sinekten yağ çıkarma” değirmenini ta Ankara’ya taşıdılar. Tüm toplum ciddi ekonomik çıkmaz içinde iken bunlar, “çatı adayı” ve hükümet arayışlarında Bakanlık paylaşımı içine girdiler. Bu aşamada olması gereken, dün olması gerekendir. Üstelik buna bugün daha fazla ihtiyaç var. 
Bu ise toplumun farklı kesimleri ile emek ve iş dünyası temelinde tüm siyasi güçlerin demokratik bir anlayışla ortak akılla bu işi göğüslemesini gerektirir. Üstelik bu yalnız ekonomik bazı tedbirlerle değil ama aynı zamanda, barışçı bir dış politika anlayışı ile de harmanlanması gerekir. Yani mesele “sinekten yağ çıkarma” değirmeni kurmak değildir. Mesele eldeki tüm “zeytin ağaçlarını” verimli kullanma ve yeni fidanlar dikerek, bugünü ve yarını bol verim alacak şekilde değerlendirmektir. Kısacası ortak emeğe ve akla ihtiyaç en öndedir. 

YORUM EKLE

banner471

banner473