Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Salı günü KKTC'yi ziyaret ediyor. Seçim sonrası ilk dış ziyaretin KKTC’ye yapılması geleneği nedeni ile bu ziyaret gerçekleşiyor. 
Son seçimlerde Sayın Erdoğan 26 milyon oy alarak Cumhurbaşkanı seçildi. Eleştirseniz dahi bu sonuca saygı duymak durumunda olmanız gerekir. Halk iradesine saygısı olduğunu ifade edenler öncelikle bunu bilmelidir. Elbette ki bu seçimlerle ilgili olarak çok argüman ve eleştiri var.
Artık darbe veya başka güçlerden medet umarak siyasi sonuç elde etme veya ilkesiz siyasetle değişim devri çoktan kapandı. Her şey halkla gönül bağlarını ve düşünce buluşmasını artırmakla ilgilidir.
Ekonomi ile Siyaset. İran Yaptırımları...
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs ziyareti ile ilgili olarak değinmek istediğim konu,  siyasetin; günümüz koşullarında ekonomiyi daha fazla etkilediği gerçeğidir.
Bunun en somut göstergesi, ABD'deki Trump yönetiminin İran’a uygulamaya karar verdiği ekonomik ambargo kararı ile ilgili olan gelişmelerdir.
Bu karar üzerine Fransa’nın denizcilik alanındaki en büyük kuruluşu CMA CGA İran'la 2016'da yaptığı antlaşmaya karşın, İran'dan çekilme kararını geçtiğimiz günlerde duyurdu. Milyarlarca dolarlık ticarete karşın, siyasetin aldığı bu akıl dışı karara, resmen teslim oldu.
Aynı şekilde daha önce Fransız Airbus, Total, Peugeot, Renault, BMP gibi dev kuruluşları İran’dan çekilme kararı almıştı.
Bizimle de ilgili olan Total CEO'su da yaptığı açıklamada İran'dan çekilme kararını, 15 milyar dolarlık yatırım yapmalarına ve bu kararla ilk etapta 40 milyon dolarlık kayba uğrayacaklarını ifade ederek çekilme kararını açıkladı.
Yani, küreselleşme, serbest ticaret ve liberal ilkeler, hemen hemen tümü, büyük bir ülkenin iş başında bulunan yöneticilerinin siyasi tercihlerine göre sadece yalan bir laf haline döndü. 
Bu neden böyle?  
Çünkü ABD, Orta Doğu ve bölge ile dünya siyasetinde kendi tercihine göre yön vermek için aykırı gördüğü İran’ı;  ekonomide zora sokarak, kendi Dış Politikasına uyuma. Ya da iç kargaşaya sokarak, yönetim değişikliğine zorlamak istiyor. Siyaset, ekonomiyi amacı için araç haline soktu. 
İşte bunu Sayın Erdoğan'ın Kıbrıs ziyaretinde düşünmek gerekir. 
Çünkü ABD, Türkiye'nin Rusya ve İran'la geliştirdiği çok yönlü politikadan memnun değildir. İran’a dönük bu ekonomik yaptırımlar konusu yeni bir Yönetim şekli ile iş başına gelen Sayın Erdoğan'ın yönetiminin başlarken, en önemli sorunu olacak. Bu çok uğraştıracak bir sorun...
Üstelik Türkiye’nin bugün ciddi bir enflasyon sorunu var. Ekonomide ciddi problemler oluştu. Ciddi döviz ve faiz sorunu var. İşte ekonomideki bu olumsuz sinyaller, yakın gelecekte Dış Politikada gelişen çok yönlü ilişkileri zorlamak için ABD ve diğer güçlerin dayanacağı unsur olacaktır. 
Yani ekonominin, siyasi dayatmaların doğrudan aracı haline döndüğü bir zamanda bu çok ciddidir.
Ancak son seçim döneminde de yaşadığımız bir gerçek var.  Sayın Erdoğan'a muhalif olanlar sağ veya sol fark etmiyor, akıl dışı bir milliyetçi söylemle de onu yıpratmayı hedefliyor. Muhalifleri bu halde iken MHP ile ittifakı var. Dolayısı ile bu zor zamanda bazı ciddi dış sorunlarda örneğin Kıbrıs sorunu gibi, düne benzer esnek politika geliştirmek sıkıntılı.
Ama ekonomik gelişmeler, Avrupa ile ilişkileri ve ister istemez Kıbrıs sorunu ile bağlantıyı işaret ediyor.  Bu önem kazanıyor. Hele Doğu Akdeniz’deki gelişmeler işi daha da çetrefil kılıyor.
 Kıbrıs Türk Toplumunun ve Türkiye’nin ortak çıkarı, bu zor dönemde daha akılcı, daha serinkanlı olmayı zorunlu kılıyor. Bu nedenle Kutuplaşmayı azalmak çok önemli. 
Bu yüzden, Sayın Erdoğan’ı destekleyenler veya siyasi sonuç elde etmek için onun arkasına saklanmaya kalkan ve işi yalakalığa kadar götürenler. Ayrıca ona muhalefet eden ve işi ilkesiz düşmanlığa ve açık, gizli milliyetçiliğe kadar götürenler;  eğer bu dünyada, siyasetin ekonomiyi doğrudan baskı altında tutuğu bu dönemde, toplumsal dağınıklığa yol açacak davranışlar içine girer ve kutuplaştırmayı daha da kaşırlarsa,  bilin ki en büyük zararı ekonomide ve Kıbrıs sorununda görürler.