banner564

Siyasetin ve yaşamın gündemi

Yıllarca bir söz kuşaktan kuşağa aktarıldı. İstanbul’un fethi sırasında kuşatma altındaki şehirde papazların, “Meleklerin dişi mi, erkek mi olduğunu” tartıştıkları söylendi.

Bu ifadeyi eskiler, siyasetin ve yaşamın gündemi arasında ciddi farklar olduğu zaman sıkça kullandılar.
Şimdilerde bakıyorum, siyasetin ve meclisin gündemi arasında, yaşamın özlü sorunlarına dönük olarak ciddi farklar oluştu.
İşin tuhafı, muhalefetin gündem taşıdığı konularda, daha ziyade siyasi polemik yaratacak hususlar ile hamaset ağırlıklı konular.
Ancak iktidara mensup kimi milletvekilleri ile bakanlar da kendi özel hesaplarından, temel sorunlara dönük değil de, kendilerini bir saman alevi gibi güncel olarak parlatacak, ama kısa sürede sönüp, bir başka saman alevi yakmaya yöneltecek,  kimi çıkışlara önem verdikleri de gerçeğin diğer yüzüdür.
Elbette ki siyasette ve demokratik yaşamda, bireylerin görüşler değerli ve önemlidir.
Ancak demokrasilerde en zor olan, bireysel olanla, ortak değerlerin üretilmesinin uyumudur. Eğer bireysel hırslar ve egolar öne çıkarsa, o zaman en zor olan, yani farklılıkların ortak noktalarda buluşmasının yol açtığı büyük sinerji üremez.
İş, bireysel davranış ve çıkışların belirlediği kaotik duruma dönüşür. Bu birbirini etkiler ve bundan doğan yarışa gider. Ortam, kör döğüşe ve demagojiye dönüşür. Yaşamın kendisi ile bağlar kopar.

Başbakanın açıklaması
Bu ortamda Başbakan Sayın Tufan Erhüman, bence siyasetin gündemi ile yaşamın gündeminin buluşmasına dönük önemli açıklamalarda bulundu.
Sayın Erhüman, döviz krizi ile ilgili olarak bütçenin hazırlanmasında öngörülen döviz kuru ile geçekleşen arasında doğan ciddi fark nedeni ile doğan açıktan söz etti.
Bunu ifade ederken, bu döviz krizinin yol açtığı sıkıntıya dönük olarak toplumun, siyasetin; kör ve sağır olmasını, böylece de toplumsal aklın tutukluk içine girmesine yol açan, “Buna karşı bir şey yapamayız” anlayışının yanlış olduğunu vurguladı.
Bu vurgusunu da bir doğruya bağladı. 
Eğer bu konuları ele alıp ciddi ciddi tartışmazsak, o zaman da, bu zor konuların çok kolay yapılabilecek işler olduğu anlayışı, zorluk yaşayan insanlar arasında gelişir dedi. Evet, böyle olur. O zaman da yaşamın bu acısı ile buluşacak olan demagojik tutumlar ve bundan doğan kaotik gelişmeler olur.
Bu yüzden çokça ifade ettiğim gibi tabu yapılmadan, bütün zor konular her yönü ile tartışılmalıdır.
Başbakan, “Dövize geçmek veya kur sabitlemek” konularının da tartışma masasında olduğunu ifade etti. Bunu ifade etmesi demek, bunun hemen yapılacağı anlamına gelmez. Bu temel konuda, bu alternatifler dahil, meselenin,  her yönü ile tartışılması ve sonuçta, bu alternatiflerden biri veya bu alternatifler arasında olmayan bir başka yanın, bu zorluk içinde üremesine zemin oluşur.
Bu alternatiflerden bir başkası da, bu kriz içinde çalışanların ve insanların alım gücün koruyacak ve geliştirecek tedbirlerdir. Bu da dolaylı vergileri azaltmak, maaş ve ücretleri geliştirerek, tüketimi ve kamu kaynakları ve destekleri ile özel ve kamu yatırımlarını teşvik etmekle,  ekonomiye ve piyasaya kaynak aktarmak üzerine de yoğunlaşabilir. 
Bunlar için siyasetin ve yaşamın gündemini buluşturmak önemlidir. “Bir şey yapamayız” demek veya bu konuları tabu haline döndürmek en zararlı olandır.
Bütün bunları ise Türkiye ile tartışmak gerekir. Bunun için sağlıklı zemin gerekir. Başbakanın bu konuları ele alması, bu görüşmelerin başlaması için önemli bir adımdır.
Ancak bunu bireysel popülarite ve saman alevi gibi parlamak temelinde ele almak, son derece faydasızdır.
İşte bu yüzden siyasetin gündemi ile yaşamın gündemini buluşturmak önemlidir. Ama bunun kadar önemli olan diğer nokta ise, siyasette yer alan bütün aktörlerin, bireysel görüşleri kadar, ortak aklın üretilmesine dönük yaratacakları kolektif yaşam da önemlidir. Demokraside en zor budur.  Farklılıkların ahenkli uyumunu, bireysel ego ve bencilliklerden uzak geliştirmek. Esas ise budur.   

YORUM EKLE

banner608

banner474