banner564

Sorumlu davranış

Değerli gazeteci Sayın Deniz Zeyrek, Sözcü Gazetesinde Genel Yerel Seçim sonrası yazdığı köşe yazısında, önemli kulis bilgilerine dayanarak değerlendirme yaptı. Sayın Zeyrek, seçim öncesi yapılan toplantıda belli Büyükşehir Belediyelerinde seçimlerin, AKP tarafından kaybedilebileceğinin görüşüldüğünü yazdı. AKP yetkililerinin,   seçimlerin geri dönmesi için emeklilere, “ seyyanen zam” yapılması gerektiğini koyduğunu , “ mealen şöyle bir diyalog yaşandı” diyerek şu şekilde ifade etti.
“ Mehmet Şimşek: Ekonomimiz böyle bir zammı karşılayamaz, batarız.
   Cevdet Yılmaz: Bizim şuna karar vermemiz gerek. Ya Partiyi kurtaracağız ya ülkeyi. Ya Partiye kaybettireceğiz ya devleti batıracağız. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı da gelecek dört yılın daha önemli olduğunu, o dönemi riske atacak bir şey yapmayacağını beyan etti” dediğini yazdı. 3 Nisan 2024 tarihinde Sayın Deniz Zeyrek’in yazdığı makalesine yönelik bir yalanlama da yapılmadı.
Yani, önceki seçimlerde yapılan popülist tutumların enflasyonu daha da azdırdığı;  verilenin de insanların elinde eridiği ve ekonominin sorunlu hale girdiği gerçeği etkili oldu. Böylece seçimde başarısızlık göze alınarak, devlet ve ekonominin daha sorunlu hale dönmemesi tercihi öne çıktı.
Beni etkileyen nokta, Sayın Cevdet Yılmaz’ın ifadeleri oldu. Çünkü bu sözler, riski göze alan kararlı bir yanı gösteriyor. Ancak,  Kıbrıs’tan sorumlu bir Devlet Yetkilisi olarak, bu tavır;  Kıbrıs’taki garip koalisyon hükümetinin devamı için gösterilen tutumla uyumlu değil.  Üstelik bu tutum,  ayni zamanda UBP Kurultayında yönetimde olanların etkin olması için yapılanlarla da denk değildir. Çünkü, kamu kaynaklarının;  istihdam ve diğer savurganlıklara yönelik savrulmasına ses etmiyor. Bu yalnız UBP Kurultayı için değil, ama aynı zamanda koalisyon ortağı olan diğer partilere de kontenjanlar verilerek yapılıyor.   Devletin, ekonominin ve toplumun orta vadede sorunlarını çözme hedefini, anlık Yerel seçim başarısının önüne geçiren bu  yaklaşım;  neden KKTC söz konusu olunca işlemiyor? Bunu nasıl algılamak gerekir? “KKTC kendi ayakları üzerinde dursun”  sözleri, yalnızca hoş ama boş bir söz mü? Çünkü bıraktım seçimi, popülizm; Parti Kurultayı ve koalisyon devam etsin diye harlanıyor. 
 Elbette ki ekonomi ve insan yaşamı çok önemlidir. Ancak ne yapılırsa yapılsın, emeklinin, asgari ücretle çalışanın, üreticinin, esnafın yaşamında kısmi iyileştirmeler yapılsa dahi;  eğer demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, kişi hak ve özgürlükleri ve gelir dağılımında oluşan uçurumlar azalmazsa çıkış yolu zorlanır.  “ Yerlilik ile Milliliğim “ sorgulansa dahi yazayım.  Kopenhag kriterlerini, Kıbrıs’ta ve Türkiye’de;  onlar bize söylemeden, bizim kendi inisiyatifimiz ile kendi aklımız ve yüreğimizle yaşamımızın esası haline getirmezsek, toplumsal huzuru yalnızca ekonomik tedbirlerle sağlayamayacağız. Unuttuk mu? Türkiye’de 2002 ve Kıbrıs’ta 2004 sonrası gerçekleşen ekonomik sıçrama;   bu değerlere, toplumsal enerjimizle yol açtığımız zaman oluştu. Geriye dönmek değil ama  yarını;  bu değerleri, günümüz koşullarına göre şekillendirerek sağlıklı kılabiliriz.. 

YORUM EKLE

banner608

banner474