banner564

Sorunlar barışla çözülmeyecek

Mont Pelerin öncesi önemli bir dönemeçte olduğumuz vurgulanıyordu fakat oradan bir sonuç çıkmadı. Belki de Mont Pelerin’in 1080 metrelik rakımı yüksek geldi! Şu önemli dönemecin ikinci perdesi Cenevre de olacak, rakımı 375 metre! Fakat Mont Pelerin öncesinde de görüşmeci tarafların açıklamaları, ada coğrafyasında yaşayanlara ümit vermezken, Cenevre öncesi de durum farklı değil. Türk tarafı uluslararası beşli bir konferans talebi ile yeniden Cenevre’ye giderken, Rum tarafı garantilerin tam olarak kaldırılmasını gündemine almayan bir uluslararası konferansa katılmayacağını açıklayan Yunanistan’ın desteği ile Cenevre’ye gidiyor. Yine aynı coğrafyadan, aynı noktaya uçarak fakat farklı yolları takip ederek gidiyorlar. Buradan Sayın Akıncı ve görüşmeci heyetine başarılar dilerim.
***
Son gelişmelerle birlikte herkes iki toplumlu görüşmelerden gelecek sonuca odaklanmış durumda. Sanki müzakerelerden gelecek sesle her şey düzelecekmiş gibi müzakere sonucunu bekliyoruz. Fakat beklerken de sanki zaman durmuş gibi… Yerel basına yansıyan bir haber, nerede durduğumuzu, daha doğrusu nerede donup kaldığımızı açıklar gibiydi;
“1988 yılında, DAÜ ile başlayan KKTC’nin yükseköğretim serüvenin de 2 bin 279 öğrenci öğrenim görüyorken, bugün üniversite sayısı 14’e, öğrenci sayısı ise 93 bin 292’ye yükseldi.”
Bu habere 1988’den 2016 yılına kadar öğrenci sayısının yüzde dört bin kadar arttığını söylemektedir. Bu gelişme karşısında toplumsal yaşantımızda ne gibi değişiklikler oldu. Örneğin karayollarımız yüzde olarak ne kadar gelişti, hastahanelerimizdeki yatak kapasitemiz yüzde ne kadar arttı, toplu taşımacılık ne kadar gelişti, sosyal yaşantımıza katkı sağlayacak kamusal alanlar ne kadar gelişti veya kamunun hizmet verebilirliği ne kadar gelişti. Herkesin gayet iyi bildiği bu soruların yanıtları, aslında zaman içinde donup kalmış olmamızın diğer bir ifadesidir. Zaman her derdin devasıdır sözünün aksine bizim toplumsal sorunlarımız kartopu gibi yuvarlanarak büyümektedir. 
Bir üniversite yarımadası olmanın gereklerini yerine getiremiyoruz. Yetersiz altyapı, hem bizleri hem de öğrenim için gelen öğrencileri mağdur etmektedir. Özellikle ulaşım ağının ve toplu taşıt sisteminin yetersiz oluşu öğrencilerin en büyük sıkıntılarından birisidir.
Son zamanlarda trafikte karşılaştığım ve önlem alınmaması durumunda daha da kronikleşeceğini düşündüğüm çok ciddi sorunlarla her gün yollarda karşılaşıyorum. Yollarda otostop çeken öğrenciler, gece aydınlatmasının yeterli olmadığı caddelerde koşarak karşıdan karşıya geçen öğrenciler çok büyük risk yaşamaktadırlar.
Diğer bir yandan toplu taşımacılığın yetersizliğinden bıkıp araç kiralayan öğrenciler, uygun fiyata araç satın alan öğrenciler veya aracı ile ülkemize gelen öğrenciler trafiğe bilinçsiz şekilde katılıyorlar. 
Daha geçen gün Lefkoşa’da, çember şeklinde olan Kızılbaş Kilisesi üzerinde, ters yönden gelen 07 plakalı aracı beklenmedik bir şekilde karşımda bulmamla birlikte büyük bir panik yaşadım. Bir kaza yaşamamamız tamamen bir tesadüftü. Cuma akşamı ise Lefkoşa Belediye binasının bulunduğu sokakta, gece saat on civarı, kiralık aracın süratli bir şekilde, kullandığım aracın solundan geçmesi yaşadığım diğer bir panikti.
Kısacası sosyal ve kültürel gelişim için barış gerekmez. Kendi içteki sorunlarımızı ancak yine kendi iç dinamik yapımızla çözümleye biliriz. Dünya ile bütünleşmiş olmuş üniversitelerimiz, yaşanan sorunlarımıza çözüm üretebilmelidirler. Adada varılacak olan barış anlaşması ancak kendi iç sorunlarımızın çözümüne ivme kazandırabilir. Herkese iyi bir hafta dileklerimle iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner471

banner474