banner564

Sosyal gelişim

Yine sosyal branşların önem verildiği Avrupa ülkeleriyle bugünkü yazıma başlamak istiyorum. Gelişmiş ülkelerde bilim çoktan ilerlemiş ve günümüzde artık sosyal alanlara da zaman ve bütçe ayrılabilir duruma gelmiştir.

Henüz gelişmekte olan ülkelerde ise genelde sosyal dersler ve alanlar daha geri kalmış ve bütçede en son sırayı almış durumdadır. Genellikle hizmet sektörüne giren sosyal branşlar ekonomide

3 sektöre ayrılır.

   Birinci sektör tarım, hayvancılık vs, ikinci sektör; sanayi faaliyetleri, üçüncü sektör; ise hizmet sektörüdür.

    Gelişmiş ülkede bir de 4. sektör vardır.  Gelişmekte olan ülkeler daha çok birinci ve ikinci sektöre dayalı yaşarlar. Benim kişisel görüşüm KKTC’de henüz sosyal derslere, alanlara ilginin yeterince olmaması, ekonomik olarak geride kalmışlıktan kaynaklanır. Okullarda gerek GCSE sınıflarında gerekse ÖSS sınıflarında genelde fen-matematik dersleri ön plana çıkartılırken ve sözel dersler daha az önemsizmiş gibi yansıtılırken, öğrenciler de ayni doğrultuda sözel derslere yeterince ilgi göstermiyor. Ve yine bu alanlarda uzman öğretmen ve kaynak bulmak da bir o kadar zor oluyor. Yine de KKTC de halkı Müzik konusunda her zaman faaliyet göstermeye çalışmış ve gençleri müziğe teşvik etmiştir. Son zamanlarda Müzik eğitimi daha da yaygınlaşmaya başlamıştır.

 

Müzik Eğitimi çocuklar ve gençler için neden önemli?

 

   Çocukların ve Gençlerin Müzik Eğitimi ile ilgili tüm sorularımıza yanıt almak için uzun yıllardır gençlerle çalışmalarını sürdüren ve kendini müziğe adamış Eğitmen Kutay Alicik ile görüştük.

  Nasıl ki çocuklarımız bedensel olarak büyümeleri için gıdalara ihtiyaç duyuyorlarsa, ruhsal ve kişilik gelişimi için de müziğe ihtiyaçları vardır. Müzik, çocukların kendilerini ifade etme yönlerini güçlendirir.

   Yaratıcı düşünme, bedensel ve zihinsel koordinasyon becerisi, çok yönlü düşünebilme, kolay ve kalıcı öğrenmenin geliştirilmesi, öğrenme kapasitesinin artması gibi çocuklar ve gençler üzerinde birçok ispatlanmış etkileri vardır. Sosyal ve kültürel yönde gelişmeleri için müzik eğitimi çok önemli bir yere sahiptir.

    Sağlığa zararlı besinler nasıl ki vücudumuza zarar veriyorsa, ruhsal olarak zararlı müzikler de ruhumuza ve beynimize zarar vermektedirler. Burada dikkat edilmesi gereken, çocuklarımızın bunları ayırt edebilme yetisine sahip olabilmelerini sağlamaktır. Müzik eğitmenlerinin bence en büyük misyonlarından biri de bu olmalıdır. Herhangi bir konuda bilinçlenmek sizin yaşam kalitenize katkı sağlar. 

 Müziğe hangi yaşlarda başlanmalı?

 

   Müzik eğitimini çocuklara ilk olarak farkında olmadan aileleri vermektedir. Anne karnından başlayan ve 0-7 yaş grubu dediğimiz öğrenmenin en hat safhada olduğu yaşlarda aileler çocuklarına ne tarz müzikler dinletip, hangi tarzların dinletilemeyeceği ile ilgili bilinçlenmelidirler. Televizyonda, arabada radyoda, gidilen müzikli bir etkinlikte aile farkında olmadan çocuğuna müzik eğitimi vermektedir. Nasıl ki konuşmayı, yürümeyi ve birçok hareketi en yakınlarından öğreniyorsa, ruhsal gelişiminin de bu dönemde temellerini atmaktadır. Unutulmaması gereken 0-7 yaş grubunun bir kayıt cihazı gibi, yakınlarının dinlediği müzikleri  kaydettiği ve ilerideki yaşamında bunlarla sürekli etkileşim halinde olacağıdır.

   Enstrüman eğitimi ise küçük kas motor gelişimi dediğimiz ince motor becerileri yani,  okuma, yazma gibi ilkokulun ilk yıllarında başlanabilir. Öncesinde renklerle notaların öğretilmesi ve başlanması da mümkündür.  Çok ünlü müzisyenlerin bazıları 3-4 yaşlarında müziğe başlamış olsalar da unutulmaması gereken, bazı insanların yetenek ve uygunluklarının normal insanların çok üstünde olduğudur. Özellikle belli bir yaş söylemek her zaman doğru değildir. Her eğitimde olduğu gibi müzikte de bilinçlenmek, işin başında gelmektedir. Müzik ve çalgı aleti, disiplinli çalışma ve bir tutku serüvenidir. Bu yüzden enstrümana başlangıç öncesi, eğitmen, gidilecek yol haritası, disiplin, sevgi ve başarma arzusu çok önemlidir.

       Okul öncesi dönemde orf çalgıları dediğimiz daha çok ritim vuruşlarına dayalı, çocuğun alışık olduğu nesneler veya ritim çalgılarıyla ritim ve müzik becerilerini geliştirilmesini öneririm. Çocuğunuzun duyduğu bir müziğe, elinde tuttuğu bir kaşıkla eşlik etmesi ve sizin ona düzgün ritmi yakalaması için gayret sarf etmeniz bile ona enstrüman eğitiminin ilk temellerini artıracaktır.

      Az önce bahsettiğim gibi enstrüman çalmak bir tutkudur. İlk olarak ailenin değil çocuğun hangi enstrümanı istediği önemli. Piyano başlangıç için en uygun enstrümanlardan biridir. Notaları, ritimleri öğrenme için ilk aşamada öğrenilebilecek başlangıç enstrümanı diyebiliriz. Diğer enstrümanlarla da başlanabilir ama en iyi müzisyenlerin enstrümanlarının yanı sıra piyano da çaldığını düşünürsek, piyanonun işe yarayan bir başlangıç olacağı kesinlik kazanır.

 

 

 

 

Bir çocuğun hangi müzik aletine yeteneği olduğunu nasıl anlayabiliriz?

 

                   El ve kolların uzunlukları, tırnak yapısı, dudak yapısı gibi birçok fiziksel özelliklere göre değerlendiriyoruz. Örneğin çok ince parmaklı birisi viyolonsel veya kontrabas için uygun değildir. Ayni şekilde nefesli çalgılarda öğrenciler seçilirken dudak yapısı, diş, damak yapısı gibi fiziksel özellikler de önemli rol oynamaktadır. Tabi ki bunlar kesin kurallar değildir. Bunları ileri düzeyde enstrüman icrasında, avantaj veya dezavantaj olarak değerlendirebiliriz. Bu kuralların yan ısıra elleri çok küçük olmasına rağmen tanıdığım çok iyi  konser piyanistleri de vardır. Enstrüman, eğitim ve pratikle geliştirilebilir. Buradaki en önemli konulardan biri, çocuğun gerçekten hangi çalgıyı sevdiği gerçeğidir. 

Okullardaki müzik eğitimini yeterli buluyor musunuz?

 

Yeterli bulmuyorum. Tabi ki eğitim sistemimizin genelinde olan sorunlar var ve bunlar çok ciddi boyutlarda. Sadece bu konu üzerine saatlerce konuşabiliriz. Ezbere dayalı anlamsız bilgilerle doldurulan sosyal derslere boş ders gözüyle bakan yöneticilerimiz ve sistemimiz var. Gençlerimizin geleceğinin, hangi mesleği seçerlerse seçsinler, entelektüel ve kültürel bilgi birikimleriyle bir yerlere geleceklerini unutan da bir sistemimiz var. Her şeyin sil baştan yapılandırılması gerektiği gibi müzik eğitiminin de değiştirilmesi gerekiyor. En baştaki sorunlardan biri eğitmenlerin yetersiz, hizmet içi eğitim kurslarının ve kendilerini geliştirecek platformlarının olmamasıdır.

   Çağımız teknoloji çağı ve teknoloji de ayni zamanda hızla ilerlemeye devam ediyor. Yetişmek için çok büyük bir gayret sarf etmemiz gerekiyor. Bunları yakalamadan sadece ezbere öğrenilmiş bilgilerle, yeni nesle istenilenin aktarılabileceğine inanmıyorum. Eğitmenlerin tam donanımlı olması gerekiyor.  Ben yüzlerce, binlerce öğrencisi olan okullarda öğrencilere sadece iyi, kaliteli ve düzgün müziği seçmelerini, dinlemelerini, ayırt etmelerini, öğretmekten yanayım. Ne Blok Flüt çaldırmak, ne de ''Do'' notası nereye yazılırı öğretmekle bir yere varamayacağımıza eminim. Sanat eğitimi, usta - çırak ilişkisi temellerine dayalıdır. Daha çok bireysel veya seçilmiş gruplar tarafından yapılması bize faydalı sonuçlar verebilir. Kalabalık okullarda veya sınıflarda, kaliteli müzik ile kalitesiz müziği ayırt edebilme yetisini verme üzerine kurulacak olan bir müfredatı çok daha yararlı buluyorum. Her okulun bir korosu değil, birden fazla koro ve orkestrası olmalı. Müzik derslerinin daha uygulamaya yönelik, konserler ve etkinlikler üzerine olması taraftarıyım. Müzik kabiliyeti yüksek veya müziği meslek olarak seçecek olan çocuklarımız için benim de görev yaptığım Lefkoşa Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'nde, bireysel ve toplu müzik dersleri zaten vermekteyiz. Müziğe ilgisi olan çocuklar ve gençler de, özel müzik etüt merkezleri, sanat merkezleri gibi yerlerde kendi bireysel çalışmalarını yapabilirler. Unutulmaması gereken müzik ve sanat eğitiminin bireysel bir eğitim olduğudur.

    Gençlere ve çocuklara müzik sevgisini aşılamak için neler yapabilir?

Müzik, günümüzde çocukların ve gençlerin vazgeçilmezi durumundadır. İletişim çağında olmamızdan ötürü, dünyadaki birçok kaynağa çok kısa sürede ulaşıp paylaşabilmektedirler. Bize ve ailelere düşen, onarı doğru yönlendirme, entelektüel kimliklerini, hayat duruşlarını oluştururken, onlara doğruyu-yanlışı, güzeli-çirkini ayırt edebilme yetisini vermektir.

   Çünkü dinlediğiniz müzik tarzı sizin tüm kültürel ve entelektüel kimliğinizin aynasıdır.

   Bunların ışığında, daha sanatsal içerikli etkinliklere çocuklarımızın katılımını teşvik etmeliyiz. Ülkemizde yapılan Bellapais Müzik Festivali, Salamis Konserleri, geçen yıl Naci Talat Vakfı tarafından başlatılan Lefkoşa Müzik Günleri gibi etkinliklere çocuklarımızla birlikte katılarak onları kaliteli müzik konusunda bilinçlendirebilir ve özendirebiliriz. Bu bilinçlenmenin çocuklarımızın entelektüel duruşları ve farkındalıklarının oluşturulması üzerinde de iyi sonuçlar alınacağına inanıyorum. 

 

YORUM EKLE

banner471

banner473