banner564

Statüko ve reform

Basında kimi Bakanların hatta Başbakan ile Cumhurbaşkanının, hamaset dışı verdiği bazı demeç ve konuşmalarında ifade edilenlere baktığınızda, “sanki muhalefet partisi sözcüsü” dersiniz. Erkte olan bu yetkililer, temel ekonomik, demokratik sorunları bir muhalefet partisi sözcüsü gibi de değinirler. Sonrada kendilerinden başka herkesi suçlamaya kalkarlar. Kimi zaman iş insanlarını, kimi zaman sendikaları, muhalefet partilerini sanki sorunu onlar yaratmış gibi suçlarlar. Bu beceriksiz söylemin  nedeni, ülkede oluşan statükonun çıkmazını herkes gibi görmelerindendir.. Bunun farkında olduklarının bir göstergesi de tümünün, içi boş Reform sözcüğünü tekrarlamalarıdır. 
Ama toplumun çok partili yaşama girdiği ve önce Otonom, sonra KTFD, arkasından KKTC olarak şekillenen 47 yıllık siyasi, demokratik ve ekonomik uzun yürüyüşümüzü, analiz etme ve değerlendirmeye dönük,  bir çabaya girmezler. Çünkü bu sorgulama ister. Kendilerinden farklı olanların bu süreçler içinde getirdiği eleştiri ve önerileri değerlendirmeleri gerekir. Örneğin 1984 yılında kamu yönetiminin ciddi olarak bozulmasına yol açan daire müdürlerinin üçlü kararname kapsamına alınması kararı ile yüzleşmeleri gerekir. Mücahitlik Hizmeti, çarp 2 deyip, önce süre koymadan, sonra 10 yıl fiili hizmet öngören erken emeklilik yanlışı ile yüzleşmek gerekir. Sonra, “toplum ekonomisi bunu kaldıramaz” diyenlere “ merak etmeyin tümünüz memur olsa bile Türkiye bunu karşılar” diyen, Türkiye’nin o günkü yöneticilerinin bu tutumu ile yüzleşmeleri gerekecek. Dev gibi KİT’ler, Bavul Ticareti, sonra, “üretip de ne yapacaksınız? Alıp satın”. Sonra yüksek faiz siyaseti. Seçim öncesi  peşin maaş ödemesi  adı altında çift maaş ödemeleri. Tarım sektöründe verim ve kaliteyi göz ardı eden yüksek taban fiyat uygulamaları. Daha da yazabilirim. Bütün bu süreçler hep siyasi ve ideolojik bir hedef için yaşatıldı. Bu ise karşılıklı kabul edilebilir BM Parametrelerine dayalı bir çözümü engellemek için yapıldı.  Ancak her şey gibi burada da yaşamın gerçeği kendini gösterdi. Bu süreçlerin içinde oluşan sermaye birikimi ve onun kadar değerli olan toplumun her katmanında gelişen bilgi ve demokratik kültür, yaratılan statükoyu sorgulamaya ve sınırlarını aşmaya girişti. Bu çok önemli bir devinim getirdi. Hatırlıyorum toplumun dinamik güçleri 2001’den başlayarak Statüko kavramını söylemlerinin odağına koyunca, egemenler köpürmüştü. Ama şimdi içi boş Reform söylemini, onların günümüz temsilcileri ifade ediyor.  Ama ne isterse olsun artık herkes, bu yapının sürdürülemez olduğunu görüyor. Ama görmek yetmez. Bunun için tarih bilinci ve bu değişimin içselleştirilmesi gerekir. Bunu içselleştirdikten sonra, farklı tüm kesimlerin görüşlerini, yaklaşımlarını bir biri ile konuşması gerekir. Ama önce bir birini dinlemek gerekir. Bu artık yalnız düzenin, statükonun yalnızca değişmesi için gerekli değildir. Bu artık dünyanın bu karmaşık ve çok bilinmeyeli halinde, toplumun varlığını korumak ve geliştirmek için gereklidir. Düşünün iki yıl önce İklim Krizini aşmak için dünyanın tüm güçleri karbon salınımını engellemek için önemli antlaşmalara imza atmıştı. Ama şimdi Rusya Ukrayna savaşı ile gelişen enerji krizinde her şey alt üst oldu. Kömürden tutun, petrol ve gaz ürünlerine dayalı enerji üretimi ve lanetlenen nükleer enerjiye dönüş gündeme girdi. 
Böyle bir ortamda, Avrupa Birliği, “Kıbrıs Cumhuriyeti, İsrail ve Yunanistan’ın içinde yer aldığı EuroAsia İnterconnector” elektrik projesinin sembolik açılışı, bizi ve Türkiye’yi sarsmalıdır. Bunun için Kıbrıs sorununda, BM Parametreleri temelinde statükoyu sarsmak, farklılaştırmak öne çıkmalıdır. 

YORUM EKLE

banner608

banner474