banner564

Statükonun bekçisi sendikalar mı?

En başta yazalım çünkü bitişi de ayni şekilde yapacağız…
Toplumdan destek görmeyen hiçbir mücadele, başarıya ulaşamaz!
Ve gelelim iç siyasetimize, kendimize, statükomuza, siyasilerimize ve sendikalarımıza…
Maliye Bakanı Birikim Özgür cesur çıkışlarıyla ilk günden beri parmağının arkasına saklanmadan konuşuyor…
Çok da eleştiriliyor…
Belki de siyasi bir de diyet ödeyecek…
Ama gerçekçi çıkışları var…
Günü geldiğinde bu diyeti O belki öder, ama günün sonunda gerçekçi politikalar üretilmezse toplumun ödeyeceği diyetin boyutu çok daha büyük olur! 
Bu çok açık ve nettir!
Cesur söylemler bence çok önemlidir… 
Bunlara destek olup icraata dönüşmesi için mücadele etmeliyiz… 
Ancak böyle olmuyor… 
Bir çok talebimiz var…
Temiz bir siyaset en başta…
Hesap sorulabilecek bir sistem…
Herkesin vergi verdiği bir düzen…
“Gerçekler” temelinde bir ekonomi politiği…
Ve buna uygun siyasetçiler ve siyasete yön verecek sendikalar, sivil toplum örgütleri…
Ve tabii ki doğru kamuoyu yaratacak bir basın…
Kendimizi de koyuyorum kefeye…
Ama en önemlisi gerçekleri görüp algılayan bir toplum…
Toplum değişim ve dönüşüm yönünde adımlar atıyor…
Siyasette bu çerçevede yenileniyor ve hatta çok daha fazla yenilenecek… Bu kesin!
Peki ya sendikacılarımız? 
Yıllardır ayni yüzler, ayni gerçek dışı söylemler… 
Kusura bakmasınlar ama büyük bir bölümü kendini geliştirememiş, çağa ayak uyduramamış, “Türkiye’den bul gel” mantığıyla yönetenleri zorlayan bir yapıda…
“Kazanılmış hak” kelimelerinin arkasına sığınarak gerçeklerden uzak taleplerle kamuoyu zehirlenmekte! 
Siyasileri “koltuktan kalkmadıkları” için her gün eleştiren ama kendileri de “koltuk gücünü hiçbir şekilde bırakmayı düşünmeyen” bir de yapılanma var sendikalarımızda… 
Zaten çarpıklık da burada başlamıyor mu?
Eleştirdiğiniz şeyi bir zati kendiniz yapıyorsun Sayın Başkanlarım! 
Koltuk tatlı geliyor, her gün televizyonlarda gazetelerde boy göstermek hoşa gidiyor…
“Kendi ayaklarımızın üzerinde duralım” diyerek toplumun duymak istediği cümleler kuruyorsunuz ama kendi kaynaklarımızla, Türkiye’den almadan gecikmeli de olsa 13’üncü maaş ödeneceği gün yine eylemdesiniz!
Kim… Siz! Yine ayni baria!
Toplasan 10 kişi!
Toplum artık farkında…
Vermiyor kardeşim Türkiye vermiyor…
Abrakadabra mı yapacak birileri? Şapkadan tavşan çıkarır gibi para mı çıkaracak yoksa?
Kendi kendimizi yönetelim diyorsunuz… İşte fırsat… Değerlendirelim!
Kitlelerinize yön verin bu noktada… 
Var mı kendi kitlenizin üzerinde bir etkiniz ki; yerel kaynaklarımızın yetiştiği kadar herkes eşit maaş alsın! Ne güzel olurdu… İşte o zaman kendi ayaklarımızın üzerinde dururuz, tam da dediğiniz gibi!’
Sorun bir kitlelerinize, kaç kişi kabul ediyor bu yöntemi? 
Keşke edilse…
O zaman geriye şov kalıyor sadece… Ama o da artık “iş yapmıyor”, benden söylemesi!
Gelin hep birlikte yolsuzlukların üzerine gidilmesi konusunda çalışalım, bu konuda kamuoyu baskısı kuralım!
Gelin el birliğiyle çarpık vergi sistemini sorgulayalım, çok kazandan çok, az kazanandan az vergi alınması için düzen sağlansın!
Vergi affıymış, stok affıymış… Hep birlikte bağıralım, -ki bağırdık zaten -  ama daha da fazla ses verelim!
Hırsızlarla, devleti çalanlara birlikte savaş açalım… Dürüst siyasetçilerimizle -ki hala tek tük de olsa var- bu yolu birlikte yürüyelim, mücadele edelim…
Ama artık sizler de gerçekten kendi ayakları üzerinde duran bir yapı talep ediyorsanız, bu yönde hareket edin, atılan adımlara destek verin!
Ha vergi vermedi bir iş insanı, ha işe gitmeden ek mesai aldı bir kamu çalışanı…
Var mı farkı? İkisi de hırsızlık değil mi? 
Hepsiyle mücadele edelim!
Sendikaları yönetenler de artık daha gerçekçi söylemler geliştirmeli, yurttaşın arkasında olacağı bir siyaset belirlemelidir…
Yoksa başa dönüyorum yine… Toplumdan destek görmeyen hiçbir mücadele, başarıya ulaşamaz!
Hedef statükoyu yıkmak, kendi evimizin efendisi olmaksa bekçiliğe lüzum yok! 
YORUM EKLE

banner608

banner473