banner564

Sürdürülebilir bir ekosisteme geçmeliyiz

Sanayi Devriminden günümüze artan enerji ihtiyacı ile birlikte küresel sıcaklık ortalama bir santigrat derece artış göstermiştir. Dahası bu sıcaklık artışı 2030'dan itibaren 1,5 derece ve üzerine çıkma eğiliminde. Bunu söyleyen ben değilim. Bunu söyleyen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) davetine katılan 40 ülkenin 91 uzmanı. Dahası BM’nin Küresel Isınma Özel Raporu'na göre bu ısı artışı engellenmezse dünyayı görülmemiş doğal felaketler bekliyor. Bunu engellemek için karbon salınımının 2050 yılından önce sıfıra düşürülmesi gibi ülkelerin bir dizi acil önlem alması gerekiyor.
Bu hafta yaşananlar, yaşadığımız coğrafyadaki ilk felaket değildir, sonuncusu da olmayacaktır. Güzelyurt, Gönyeli ve Girne’de daha önce buna benzer sel felaketleri yaşanmıştır. Doğa ile barışık sürdürülebilir bir yapı oluşturamadığımız sürece benzer olayların devam edeceği konusunda sanırım hem fikiriz. Bu gibi felaketlerin önlenmesi için ne yapılması gerektiğini herkes gayet iyi bilmektedir, fakat bireysel çıkarlar toplumsal çıkarların önüne geçtiği zaman maalesef faturayı toplum olarak herkes ödemek zorunda kalıyor.
Durkheim’ın tüm sosyolojik çalışmalarının merkezinde toplumların ahlâk sorunu yer alır. Ona göre toplumsal sorun, temelde ahlâkî bir sorundur ve toplumların bunalımı, ahlâkî bir bunalımdır. Dolayısıyla değişen toplumsal koşullarda hangi ahlâkî ilkelerin önemli olduğunu tespit etmek, bu ilkeleri yerleştirmenin yollarını bulmak, siyasetçilere ve vatandaşlara bu ilkeleri benimsetmeye çalışmak gerekmektedir.
Günümüzde halen devam etmekte olan plansız yapılaşmanın doğayla barışık olmadığını her fırsatta söylüyoruz, yazıyoruz ama bizlerin anlatamadığını doğa bize bizzat yaşatarak gösteriyor ancak biz yine öğrenmiyoruz.
Doğa olaylarının felaketlere dönüşümü engellenebilir bir olgudur. Yaşadığımız son afet ülkemizdeki ekosistemi göz ardı eden ve maddi ranta dayalı çarpık yapılaşma uygulamalarının bir ürünüdür. Toplum doğa olayları karşısında felaket öncesi yapayalnız bırakmıştır.
Bilimin gereği yapılarak, rant odaklı yapılaşmadan vazgeçmeli, dere yatakları ve baraj havzaları hiçbir koşulda imara açmamalı, bölgede sel ve heyelan riski izlenerek erken uyarı sistemleri kurularak toplum bilgilendirilmeli ve riskli bölgelerin hemen boşaltılabileceği önlemler alınmalıdır. Artık yaşanan felaketler karşısında sadece maddi hasar değil manevi hasarlarda yaşanmaya başlanmıştır. Aramızdan ayrılan genç kardeşlerimize Allahtan rahmet, acılı kederli ailelerine başsağlığı diliyoruz.
Daha umut dolu bir hafta dileklerimle, herkese iyi pazarlar.

YORUM EKLE

banner471

banner473