‘Coronavirüs’ nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de insanların olumsuz yönde etkilendiği, büyük bir çoğunluğun psikolojik sorun yaşamaya başladığı biliniyor…
Sadece ‘hasta olur muyum?’ kaygısı değil “işimi kaybeder miyim, yeniden eski düzene dönebilir miyim, borcumu nasıl öderim, çocuğun okul parası, kira durumu ne olacak?” gibi endişeler, psikolojimizi mutlaka olumsuz yönde etkiliyor…
Ancak; bizim küçük ülkemizde üç büyük virüs daha vardır:
Birincisi tüketim maddelerinin sürekli zamlanması…
İkincisi dövizin yükselmesi…
Üçüncüsü de dedikodu salgını…
Birisine saldırmak mı istersiniz?..
Sosyal medyada yalandan bir paylaşım yaptığınız anda mutlaka üç beş destekçi bulursunuz…
Hatta daha fazla…
Yalanın altına o kadar çirkin ve nefret kokan ifadeler yazılıyor ki; bu durum insanları inanılmaz şekilde tahrik ediyor…
Hatta sadece hukuka ve adalete yönelme değil, adaletin geç tecelli ettiği gerçeği karşısında ‘şiddete yönelme’ düşüncesini de körüklüyor…
Bu güzel ülkede herkesin şiddete yönelmesini mi istiyoruz?..
Yoksa daha huzurlu ve daha mutlu bir yaşam mı arzuluyoruz?..
Zehirli yılana benzer bir insanlık sergileyerek, kendi ailemize ve yakınlarımıza da zarar verdiğimizi düşünemeyecek duruma geldiysek o zaman işimiz çok zordur…
Bunlar unutulmayacak
İçinde bulunduğumuz süreç, bir yandan sıkıntıların atlatılması, diğer yandan geleceğe ışık tutacak planlamaların yapılması açısından son derece önemlidir…
Eve kapanıp, sabah akşam yemek pişirecek veya bahçede gün geçirecek halde değiliz…
Böylesi ağır kriz döneminde ‘dayanışma’ ve ‘yardımlaşma’ ruhunu geliştirmek yerine; ortadan kaybolmayı ve herhangi bir yardımlaşmaya katılmamayı tercih eden ‘varlıklı kesimler’ de asla unutulmayacak…
O yüzden; her fırsatta servetleriyle övünenlerin tümünü, daha da geç olmadan yardımlaşma seferberliğine destek vermeye davet ediyoruz…
Zehirli yılan rolündekilere de Allah’tan korkmalarını ve doğru yola gelmelerini tavsiye ediyoruz…
Kültürümüze, geleneklerimize yakışan, gittikçe yaygınlaşan ‘zehirli yılan’ rolü değildir…
