KKTC hükümetleri; maaşların büyük kısmını turizm ve eğitim sektöründen sağlanan gelirlerle öderler...
Ama turizmin kalbi olan otellere ve üniversitelere giden yolları tamir etmezler…
Adaya gelen turistlerin ve öğrencilerin mutlu olmasını sağlayacak önlemleri almazlar…
Hem kendi vatandaşlarını, hem de yabancıları pislik içinde yaşatırlar…
Otellerin temiz plajlarına parasız giriş isterler ama halka açık plajların dışkı tarlasına döndüğünü görmezler…
Berlin’deki turizm fuarına bir ordu götürürler, ama Girne Antik Limanı’nı tamir edecek plan ve proje yapmazlar, bütçe ayırmazlar…
Kendi kendimize gelin güveyi olmayı da çok severiz…
Yarın Gazimağusa’da, Pazar günü Girne’de turizm festivali var…
Kendimiz çalıp, kendimiz oynayacağız…
Tabi bütçeden de para harcayacağız…
Güzel nutuklar çekilecek…
Bakanlar ve diğerleri ön sıralarda yürüyecek…
Yoldan geçenlere ikramlar yapılacak…
Ne güzel değil mi?..
Ya sınır kapıları?
Diğer yandan tanıtım yapmadan, tek kuruş harcamadan yüzlerce, binlerce Kıbrıslı Rum ve güneydeki turistler sınır kapılarından kuzeye geçiyor…
En yoğun kapı olan Metehan’da her gün izdiham yaşanıyor…
Hele şu günlerde paskalya nedeniyle tatile çıkanlar dalga dalga kuzeydeki benzincilere ve marketlere akın ediyor…
Kimin umurunda?..
Bir tane bakan ya da bakmayan sınır kapılarına gidip de buralarda nelerin yaşandığına bakmıyor?..
Muhaceret hizmetlerinin hızlandırılmasını sağlayacak önlem alınması konusunda kılını oynatmıyor…
Bunlara bakınca “yazıklar olsun” diyen nefese yazık oluyor…
Ve böylesi bir yönetim anlayışı ile KKTC’nin kendi ayakları üzerinde durmasından söz edenler hiç de inandırıcı olmuyor…
Tek ayak üstünde mi duracağız, yoksa çift ayak üstünde mi?..
Vay anam vay…
Vay Allah’ım vay…
Kendi ayakları üzerinde durmak ha…
Türkiye’nin akıttığı milyarlara rağmen duramadık ayaküstünde…
Şimdi bu halimizle ve bu büyük becerilerle mi duracağız?..
Vay Allah’ım vay…
Üstün başarıların devamını nasip eyle…
Üstün başarının mimarlarını nazarlardan, büyülerden sen koru rabbim…
Amin, amin, amin...
