banner564

Tekrarını istemiyoruz

Köşe yazısında fotoğraf yayınlamayı sevmiyorum...

   Ama yıllardan beri özel arşivimde sakladığım bir fotoğrafı bugün özellikle kullanmak istedim...

   ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Eric Rubin ile Avrupa Birliği’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Sayın Stefan Füle’nin, bu fotoğrafa iyice bakmasını öneriyorum...

   Fotoğraf; 1964 yılındaki göç olayını yansıtıyor...

   EOKA’nın silahlı saldırıları sonucunda binlerce Kıbrıslı Türk evlerini ve işyerlerini terk etmek zorunda kalmıştı...

   Tıpkı şu anda Suriye’den göç edenler gibi...

   Kıbrıslı Türkler aylarca bir battaniye, ya da yorgan üzerinde yatmak zorunda kaldı...

   Okullar, göçmen evi olarak kullanıldı...

   Nereden bakarsak bakalım Kıbrıslı Türkler 1963-1974 yıllarında çok büyük acılar yaşadı...

 

On yıl sonra Rumlar

 

   Irkçılık, düşmanca yaklaşımlar iyi şeyler değildir...

   Kıbrıslı Türklerin 1963-1974 döneminde çektiği acıların daha büyüğünü 1974’te Kıbrıslı Rumlar yaşadı...

   On binlerce insan evini ve işyerini terk etmek zorunda kaldı...

   Uzun süre göçmen çadırlarında yaşam süren insanların duygularını anlamak zor değildir...

   Çünkü benzeri acıları bizler de yaşadık...

   Bir anda kapı dışarı edilmek, evsiz, barksız kalmak ne demektir bunu çok iyi biliyoruz...

   Ve benzeri acıların bir daha yaşanmamasını istiyoruz...

   Bizler; her iki tarafın da çekmiş olduğu acıları hiç gizlemeden ortaya koyuyoruz...

   Kendi insanımıza daima doğruları anlatıyoruz...

   Ne var ki; Kıbrıslı Rumların siyasileri ve medyası adada yaşanan gerçeklerin bir bölümünü kendi insanlarından saklıyorlar...

   Gençlere, hatta ilkokul çocuklarına, Kıbrıs olaylarının 1974’te ‘Türk işgali’ ile başladığını söyleyerek, onları Türk düşmanlığıyla besliyorlar...

   Eğitim sistemlerinin temelinde ırkçılık ve şövenizim vardır...

   Böylesi duygularla yetiştirilen gençlerin, bir süre sonra karşımıza ELAM mensubu olarak çıkmalarına şaşmamak gerekiyor...

 

Sorunlar AB içinde nasıl çözülür?

 

   İki toplum arasındaki yakınlaşmanın, AB şemsiyesi altında gerçekleşebileceğini söyleyenler vardır...

   Ama gerçekler öyle değildir...

   Birlikte yemek yediğimiz, sohbet ettiğimiz, sağduyu sahibi bazı Kıbrıslı Rum dostlarımız; özellikle gençlerin ırkçı düşüncelere sahip olduğunu, Rum medyasının büyük bir bölümünün gerçekleri görmezden geldiğini ve Kıbrıslı Türkleri küçümsediğini söylüyor...

   Öyleyse; öncelikle Rum medyası ve siyasetinin doğru yola getirilmesi gerekiyor...

  Kıbrıslı Türkleri küçümseyerek herhangi bir sonuca varılamayacağını birilerinin onlara anlatmasını istiyoruz...

   Anlamadıkları sürece bu adada kalıcı bir barışın zor olduğunu birileri onlara açıklıkla söylemelidir...

   Kısa süre içinde ‘tarihi gelişmelerin yaşanacağı’ bir süreçten söz ediliyor...

   Bizler, adanın yeniden bütünleşmesine, iki toplum arasındaki ilişkilerin düzelmesine karşı değiliz...

   Tam tersi ikinci bir “evet” için heyecanlıyız...

   Ama referanduma kadar, Rum toplumunda ‘cesaretli politikaların’ uygulamaya konmasını talep ediyoruz...

   Öncelik eğitim ve medyadır...

   AB ile ABD’nin istemesi halinde bunu başarmak zor değildir...

       

 

 

YORUM EKLE

banner471

banner474