banner564

Toplama gibi mi? Toplum gibi mi?

Hükümet kurma çalışmaları devam ediyor. Kuşkusuz bu aşamada siyasi kriz yaratmanın akılla ve vicdanla bağdaşır tarafı yoktu. Ancak bu yaşandı. 
Fakat, bu aşamada, hükümet kurma çalışmalarını bu krize yol döşeyenlerin sonuçlandırmamasının vicdani yükümlülüğü, yıkımdan daha da ağır olur. 
Bakın, işin şaka kaldırır tarafı yoktur. Etrafımız resmen ateş çemberi halindedir. Bir yandan Suriye'de meydana gelen yeni gelişmeler. İdlip'te Rusya ve Suriye’nin askeri operasyonları. Bu bölgenin Türkiye sınırı ile dudak dudağa olan coğrafi durumu.
İran’a yönelik ABD'nin ekonomik, siyasi ve askeri yeni büyük operasyon hamleleri. S-400 krizinin ABD ile ve belli ölçüde Rusya ile yol açtığı çelişkiler. 
Doğu Akdeniz’deki gerginlik. Bu öyle bir hal aldı ki taraflar, kendi ezberlerinin peşinden sürüklenir hale döndü. Güney bu meseleyi egemenlik iddiasının sığlığına sokarak, tek taraflı adımlarının peşinden gider durumda. Kuzey ise hak talebi ile tek yanlı adımlara karşı öfkeli ve Türkiye ile birlikte güç ile bu işi durdurmak veya farklılaştırmak arayışında. 
Bu ezberler doğrultusunda siyaset geliştirmek ise karşılıklı olarak gerginliği tırmandırıyor.
Aynı ezber hali; ekonomik, siyasi, demokratik iç sorunların yol açtığı yumak ile ilgili de tekrarlanıyor.
Bunlardan biri de yeni hükümetin Yapısal Sorunları ele alması gerektiği ile ilgilidir. Ancak bu Yapısal Sorunların ne olduğuna dair de toplum içinde ortak tespit yok. Herkes kendi meşrebine göre, yani körlerin fili elli ile tutuğu yere göre tanımlaması gibi bu “Yapısal Sorunu" tanımlıyor.
Bu nedenle, bir an evvel bu hükümet krizi işini aşıp; siyaseti ve iç, dış sorunlar etrafındaki arayışı, bilinen ezber dışına çekmek gerekir. Böylece çok yönlü tartışma ortamına girmemiz gerekir. 
Çünkü bilinen ezberlerle yeni bir şey yaratmak ve ifade etmek mümkün değildir.
Bir bakalım görelim ne imiş yapısal sorunlarımız? 
Tüm ekonomik ilişkilerin $, € ve £ üzerinden şekillendiği, ama insanların ister kamuda, isterse özelde olsun, ₺ üzerinden ödendiği yapıda bunu göz ardı ederek; Eşel Mobili kaldırma ve Asgari Ücreti dondurmakla bu yapısal sorunlar aşılabilecek mi? 
Yoksa bu adımlarla toplum, hem ekonomik hem de toplumsal bir kaosun içine mi sürüklenecek?
Bu hükümet işini aşmayalım ve erken seçime gidelim! İşte o zaman görelim bakalım, Taşınmaz Mallarla ilgili başımıza neler gelecek? O denli kör olduk ki Güneyin AİHM’le bağlantılı Bakanlar Konseyine yaptığı başvuru ve Türkiye’nin buna dönük cevabi mektubunu dahi incelemiyoruz.
Kısacası esaslı ve özlü konuları Türkiye’ye havale ederek yok sayıyoruz. Onlar da bu konularda mal sahibinin duyarsızlığı nedeni ile esasa karşı yeterince hassasiyet geliştiremiyor.
Yani toplum olarak kendimize dair esaslı sorunları tartışmak yerine tali işlerin içine gömülüyoruz.
O zaman da ne oluyoruz biliyor musunuz? Farklı hedefleri olan, bu nedenle farklı duraklarda inecek insanların bir tren durağındaki buluşması gibi sınırlı bir ortaklığa sahip oluyoruz. 
Yani toplum olmaktan çıkıp, toplama insan güruhuna dönüyoruz. Esas bundan kurtulmak lazım. Yani ortak değerleri ve hedefleri olan bir halk ve toplum olmaya ihtiyacımız dünden daha fazladır. 

YORUM EKLE

banner471

banner474