banner564

Toplumsal dinamiğe ihtiyaç önde

Sterlin 40 TL’ye, Euro 34 TL yakınlaştı ve bu sınırları aşmaya zorluyor. Bu gelişmenin, tüm ekonomik ilişkilerin, bu para birimi temelli şekillendiği Kuzey Kıbrıs’ta enflasyonu daha da tetikleyeceği aşikârdır.  Hali ile enflasyon daha da inatçı hale döner. Bu halin, ahlaki ve demokratik değerleri de erozyona uğratması kaçınılmazdır. Son zamanlarda tırmanan ve toplumu derinden sarsan çok farklı skandal, yolsuzluklardaki artışın, enflasyonun tırmanışı ile at başı gelişmesini bizzat yaşıyoruz. Yani enflasyonun artarak derinleşmesi, yalnız ekonomik değerleri, halkın alım gücünü eritip, yoksulluğu derinleştirmiyor. Aynı zamanda toplumsal değerlerin, ahlakın, her alanda da erimesine yol açıyor. Bu nedenle enflasyonun dizginlenmesi ve geriletilip, en aza düşürülmesi hedefi, en önde gelen toplumsal görev olmalıdır. Bunun için tek başına bir siyasi ekibin bunu,  yalnızca bazı ekonomik tedbirlerle gidermesi kolay değildir. Çünkü bu halin aşılabilmesi için ekonomik tedbirler yanı sıra, demokratik hukuk devleti ilkelerine dayalı hukuki, demokratik yeni bir yapılanmanın da aynı paralellikte olması gerekir. Buna bir başka unsuru da eklemek gerekir. Buda Dış Politikadır. Yani en başta yaşadığımız bölge ve dünya ile karşılıklı saygı temelinde barışık ilişkileri geliştirmek önemlidir. 
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs 1990’dan sonra, ciddi ekonomik, siyasi ve toplumsal krizler yaşadı. Döviz krizleri ve ekonomik krizler, bankacılık sektöründe derin bunalımlar yaşandı. Siyasi krizlerin biri bitmeden diğeri patladı. Arka arkaya çeşitli skandallar, demokratik hukuk devleti ilkelerine, ters sayısız anti- demokratik olaylar toplumu gerdi. Söz, anlatım özgürlüğünün darbelenmesinden tutun; başı açık, kapalı diye insanlara yönelik ayrımcılık. Ayrıca o dönemlerde failli meçhul siyasi cinayetler de Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta gelişti. Bunların acısı hala devam ediyor.
 İşte bu ortamda, 1999’da AB’nin Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin, AB Aday Ülkesi olarak kabul edilmesi çok önemli bir etki yaptı. Bunun akabinde, alınan ekonomik kararlar ve AB Kopenhag Kriterlerine uyumun siyasal alanda ve sivil toplumda  etkin olarak öne alınması ve tartışılmaya başlanması, bu olumsuz ortamın aşılmasının eşiğini oluşturdu. Bunun akabinde bu değerleri politikasının odağına koyan AKP’nin seçimlerdeki başarısı ve bunlara bağlı düzenlemeleri, iç ve dış politikada ele alması ile birlikte Türkiye, o olumsuz ortamı aşma başarısı gösterdi. TL değer kazandı, ekonomide ve insan yaşamında olumlu süreçler gelişti. Kuzey Kıbrıs’ta da ekonomik, demokratik gelişme, bu politik iklimden olumlu etkilendi. Çünkü iç demokratik dinamiklerimiz canlı ve etkin idi. Bu ortam yalnız ekonomide değil, aynı zamanda demokratik ve toplumsal gelişme  alanında da olumlu etki yaptı. 
Kişi başına düşen milli gelir 2003’de 4 bin dolar iken, 2004’te bu, 8 bin dolara çıktı. 2008’de ise 15 bin dolara ulaştı. Ama ne acıdır ki 2009’dan sonra bu değer, 15 bin doların üzerine çıkmadı. Orta Gelir Tuzağının içine düştük, hala onun içinde debeleniyoruz. Bu nedenle, her geçen yılla birlikte derinleşen ve kronik bir hale dönüşüp inatlaşan enflasyonist ortamlarda, insanların alım gücünü ve ekonomik değerlerimizi eritiyoruz. Bu yalnız bununla sınırlı kalmadı. Kamu Yönetimi başta olmak üzere eğitim, sağlık ve biriktirdiğimiz tüm güzel değerlerimizi, toplumsal siyasi irademizi ve ahlakı da eritiyoruz. 
Bu nedenle tek başına bir siyasi adıma değil, aksine en geniş toplumsal tabana dayalı ciddi bir siyasi zemine ihtiyaç öne çıkmalıdır. Bu ise, baş sorunlarımızdan olan Kıbrıs sorununu, dünya ile uyumlu olarak toplumsal ve siyasal varlığımızı geliştirecek bir çözüm dinamiği ile ele almak. Bu hedefi de etkin kamu yönetimi ve içte de Kopenhag Kriterlerini baz alacak, demokratik hukuk devleti ilkelerini yeniden yapılandırma devinimi ile birleştirmek.  Bunları da,   sosyal adalet ilkelerini odakta tutan; gerçekçi, üretken, verimli bir ekonomik modeli ve toplumsal yapılanmayı her alanda esas alacak olan bir program bütünlüğü ile birleştirme hedefini öne koyan;  iş ve emek dünyamız ile  sağ- sol siyasetin  bileşenlerinin, bu değerler bütünlüğünü  gündeminin en  başına koyması ile  en geniş toplumsal zemin gelişir ve bu  bize, en büyük dinamiği getirir. 

YORUM EKLE

banner608

banner474