banner564

Toplumsal imgeler ve metaforlar kapasitesi

Mevlana Celaleddin-i Rumi’yi, kısa adıyla Hz. Mevlana’yı, çok iyi bilmek ve öğretmek lazım.
Hz. Mevlana’nın ünü ve sevgisi tarih boyunca ve hatta günümüzde kıtaları aşmıştır.
2007 yılında ise UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu) tarafından Hz. Mevlana’nın doğumunun 800’üncü yılı nedeni ile “Dünya Mevlana Yılı” kabul edilmiş ve tüm üye ülkelerde anılma kararı alınmıştı.
Hz. Mevlana, yer yüzünde tarifi olmayan kişiliği, Rabbine olan bağı ve duyduğu aşkı yanı sıra günümüze kadar gelmiş ve eşi benzeri olmayan eserleri ile sahip çıkılması ve öğretilmesi gereken bir değerdir.  
Hz. Mevlana’yı sadece dini boyutta değil birçok ulusa yayılmış ve gerek insan hayatında ve kişisel gelişim alanında gerekse iş dünyasında ve siyasi platformda yer etmiş etkisiyle ve edebi tarafıyla da incelemek ve bilmek gerekir.
Hz. Mevlana’nın sayfalara kitaplara sığmayacak kadar muhteşem eserleri, sözleri ve şiirleri vardır. Ben bugün bu sözlerden biriyle yola çıkarak günümüz toplumuna bir atıfta bulunmak istiyorum.
“Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın.” Hz. Mevlana.
Ben yeni neslin nasıl güldüğünden çok neye güldüğünü düşündüm son gördüğüm komedi filminin ardından. Son zamanlarda sadece “küfür” ve “cinsel” içerikli esprilere gülen bir toplum olduğumuz aşikar da son zamanların gişe rekorları kıran komedi filmlerine bakınca bu kadar mı düşünce ve akıl seviyesinin düştüğü endişesi beni daha da üzdü. Gençlerin bu denli anlayış ve düşünce kaybı yaşadığının farkında değildim. 
“Ne yapalım sadece belgesel mi izleyelim?” tepkilerini duyar gibiyim. Evet tabi ki sadece belgesel izlemeyelim. 
Film sektörünün eskisi gibi bir sanat dalı olmadığının, televizyonun da eskisi gibi bir iletişim bilgilendirme aracı olmadığının ve ucuza mal edilen bir eğlence aracı olduğunu kabul etmemek gerçeklerden uzaklaşmaktır. Lakin televizyon ve sinema kültürünün git gide yok olduğunu ve globalleşen dünyada en çok ta kapitalizme hizmet eden bir araç haline döndüğünün gerçeğini değiştirmez. 
Sanattan, bilimden, derin düşünce tarzından ve öğretici, eğitici, bilgilendirici özelliğinden uzaklaşan sinema ve televizyon kültürünün kısa vadede değil ama uzun vadede gelişmekte olan toplumlara ve yeni nesillere nasıl zarar verebileceğini düşünmek lazım. Çocuklarımızı ve gençlerimizi bu tehlikeden korumak sadece içki ve sigara kullanılan sahnelerin sansürleştirilmesi ile olmaz. Yayınlanan içeriklerin her saniye beynimize gönderdiği mesaj sinyallerinin neler olduğunu iyi düşünmek lazım. 
Bir yanda her seferinde dünyayı kurtaran Amerika propagandaları ve Amerikan bayrakları ile son bulan sahneler, bir yanda manipüle edilerek anlatılan tarihimiz, cinsiyet ayrımını bilinçsizce beynimize sokan yayınlar, mafya, silah, kan ve vahşet içerikli diziler, çok acı bir şekilde akıl seviyemizi hiçe sayan komedi anlayışı ve beynimizle dalga geçen yayın içerikleri. Bu yayın içeriklerinin tümünü sorgulamak lazım. 
Bu noktada ailelere büyük sorumluluk düşmektedir.
 
Ne gibi bir sorumluluk? 
Çocuğunuzun ne kadar televizyon izlediğini ve neyi izlediğini çok dikkatli bir şekilde kontrol etmeliyiz. 
Belki kısa vadede “yapay ihtiyaç” doğuran ve “kapitalizme hizmet eden” reklamların farkındayız, lakin uzun vadede takip ettiğimiz televizyon programlarının ve sinema filmlerinin ne gibi izler bırakacağını, kişilik ve zihin gelişimini ne kadar zedeleyeceğinin henüz farkına varmamış olabiliriz. 
Çocuklarımızın ne izlediklerine dikkat eder ve televizyonla geçirilen vaktin yerine daha sağlıklı etkinlikler koyabilirsek çok daha yararlı olabileceğimiz kanısındayım. 

Tavsiye Kitap: 1984/ Geroge Orwell
Çocuklar için Tavsiye Kitap: Mevlana’dan Çocuklara Öyküler

Söylenmiş Söz:
“Baba gibi devlet,  Ana gibi nimet,  Evlat gibi servet, Bulunmaz.” Hz. Ali
YORUM EKLE

banner471

banner473