banner564

Trafik ve biz

Geçtiğimiz hafta, toplumda infial yaratan, trafikte yaşanan istenmeyen olay nedeniyle sarsıldık. Minik Doğa’nın trafikteki ölümü hepimizi üzdü. Maalesef trafik ülkemizde kanayan bir yara. Hükümet edenler trafik konusunda sınıfta kaldılar. Sadece şimdi hükümet edenler değil, geçmiş hükümet edenlerin de bugünkülerden bir farkı yoktu. Daha da düşündürücü olan, trafik kazasında aile bireyini kaybeden kişilerde bu devlete hükümet etti, fakat onlarda trafik konusuna eğilmediler. Peki, toplum olarak biz, hükümet edenleri iğnelerken, toplum olarak ne yapıyoruz diye düşündük mü hiç? Bence çuvaldızı kendimize sağlam batırmalıyız.
Bir dönem trafikte yer alan ZZ (Zorunlu Ziyaretçi) plakalar vardı ki yine bu plakalı araçlar trafikte istenmeyen olaylara karışıyorlardı. Zaman içinde ZZ plakaya sahip araçlar yasa değişikliğinden sonra trafikten çekildiler. Fakat ZZ plakalar ortadan kalkmakla birlikte trafikteki istenmeyen olaylar durmadı, durdurulamadı. Günümüzde yine trafikte araç kullanan öğrenciler gündemde. Fakat trafikte sadece yabancı öğrenciler mi var veya sade yabancı öğrencilere mi düzenleme getirilmeli? Trafik düzenlemelerinin üç bacağı vardır. Eğitim, denetleme ve mühendislik. Maalesef her üçünde de iyi değiliz. Mühendislik çalışmalarımız yeterli değil, karayollarımız sahip olduğumuz araç yükünü taşıyamıyor ve yol bakımı yapılmadığı için kalitesi günden güne düşüyor. Denetlemeler yetersiz, en önemlisi de şahsa yönelik uygulamalar hat safhada, siyasilerin sabit kamera cezalarının silindiğini basın aracılığı ile öğrendik. Eğitim konusunda ise hepten sınıfta kalıyoruz. Ehliyeti yeni alacak olan adayların büyük bir bölümü, ilk eğitimlerini aile yakınlarından alıyorlar ve bunu yeterli görüyorlar. Hâlbuki aile yardımı sadece yeni adaya sürücülük veriyor. Trafikteki karayolları kullanım kuralları, hız, takip mesafesi, geçme-geçilme kuralları, kavşaklarda ilk geçiş hakkı, dönüşler, duraklama ve park etme ile ilgili kurallar yeni sürücülere aktarılmıyor. Yeni sürücüler için getirilen zorunlu sürüş dersleri ise ikili ilişkiler çerçevesinde kimi zaman yapılmış gibi gösteriliyor ve aday sadece kısa bir sürüş sınavı neticesinde ehliyet alabiliyor.
İngiltere’de yaşadığım dönemde, KKTC ehliyeti ile araba kullanıp kullanamayacağımı öğrenmek için kaldığım mahalledeki polis karakoluna gidip sormuştum. Polis ise trafikte beni durdurduğu zaman, sürücü sigortam olup olmadığını kontrol edeceğini belirtti. Bende sürücü sigortası yaptırıp yaptıramayacağımı öğrenmek için bir sigorta şirketine gittim. Sigorta şirketi KKTC ehliyeti ile bir yıl boyunca araç kullanabileceğimi fakat bir yıldan sonra sınava girip İngiltere’nin ulusal ehliyetini almam gerektiğini belirtti. Fakat oradaki önemli soru arabanın modeli ve makine gücü idi. Genel bir fikir edinmek için o dönem almak için ilgilendiğim 150 Sterlin fiyatı olan 1000cc Mini Cooper bir araç modeli verdim sigorta şirketine. Sigorta fiyatını duyunca inanamamıştım. 150 Sterlin fiyatı olan küçük bir aracı benim İngiltere’de kullanabilmem için 2400 Sterlinlik bir sigorta yaptırmam gerektiğini öğrenince şaşkına dönmüştüm. Sürücü sigorta fiyatı, Mini Cooper fiyatının kat ve kat üstündeydi. Nasıl böyle bir fiyat olur diye sorunca cevaplar hazırdı. Yabancı ehliyetli olmam, 30 yaş altında olmam, bekar olamam, İngiltere’de bulunduğum sürenin bir yıldan az olması gibi uzayan bir gerekçeler listesini önüme serdiler. Bir de eklediler arabanın makine gücü arttıkça sürücü sigorta fiyatı da artıyordu. Sistem tarafından belirlenen kriterler, sadece ülkedeki yabancılara değil herkese uygulanıyordu.
Dünyanın yaşadığı deneyimleri yeniden keşfetmek yerine, onların tecrübelerinden faydalanarak bize uygun olanları uygulamaya almak kısa vadedeki planlamamız olmalıdır. Yeter ki hükümet edenler gereğini yapabilsin, yapamazlarsa toplum olarak biz gereğini yapalım, yaptıralım. Herkese iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner608

banner473