banner564

Tuğrul Türkeş'le gerçekleşemeyen görüşme

  Başbakan Yardımcısı Sayın Serdar Denktaş'ın Türkiye ziyareti, başarısızlıkla sonuçlandı.
  Bu sorumluluk yalnızca Sayın Başbakan Yardımcısına ait değildir... En başta Hükümetin sorumluluğudur bu. Başbakan Hüseyin Özgürgün ve Hükümet ortağı UBP sesiz kalarak ve yükü Sayın Serdar Denktaş'ın üzerinde bırakarak, bu sorumluluktan kurtulamaz...
  Bu durum her ikisine de zarar verir... Ama gerçekte en büyük zarar, Kıbrıs Türk halkının toplumsal iradesine ve saygınlığına dönüktür...
  Bir kere bu ziyarette ilk fiyasko, organizasyon açısından ortaya çıkmaktadır. Hükümet'ten; Başbakan Yardımcısı Sayın Serdar Denktaş'ın Ankara'yı ziyaret edeceği ve bir dizi görüşmelerde bulunacağı bir açıklama yapılmıştı. Ama, kimi ziyaret edeceği o açıklamada yoktu. Sonra yapılan açıklamaya bakın! 
  Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul Türkeş'in başka işleri nedeni ile onunla görüşme yapılamadı.  Sayın Serdar Denktaş, filan kuruluşun toplantısına katıldı ve orda konuşma yaptı şeklinde oldu.
  Bu ne demek? Ya önceden bir kuruluşun toplantı daveti var ve Ankara'ya gidilecek. Bu vesile ile Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul Türkeş ile de bir görüşme yapılmaya çalışılacak. Ya da bu görüşme olmadı. Bunun için gitmişken boş gelmemek amacıyla o toplantı da düzenlendi.
  İşte bu gayrı ciddi adımla bu ziyaret, tam bir fiyaskoya dönüştü. Eğer iş ciddi olarak ele alınmış olsaydı, Türkiye'nin kurumsallaşmış ciddi devlet yapısı içinde böyle bir olay yaşanmazdı.
  Peki, bunun nedeni ne? Daha önce de yazmıştım.
  Sayın Tuğrul Türkeş'in Kıbrıs'a dönük sevgisini istismar ederek, UBP- DP Hükümeti sorumsuzlukla bir yere varamaz demiştim...

Uyarı mektupları
 
  Bu olumsuz süreç, Hükümet olmak için allayu valla ile Türkiye - KKTC Ekonomik Protokolünü imzalamak, sonra da bunun gereğini yerine getirmemekle başladı.
  Bunun üzerine Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul Türkeş; UBP- DP Hükümetine basına da yansıyan iki uyarı mektubu yazdı. 
  Bu mektuplarda açıkça, imzaladıkları protokola uymadıkları ve söz verdikleri düzenlemeleri yapmadıklarını yazdı. Hele ikinci mektupta, çok ciddi uyarılar vardı.
  Bugün yaşananları gerçekte basına yansıyan o mektup işaret ediyordu.
  Çünkü söz konusu o mektupta, Türkiye'nin protokolün hükümlerinin yerine gelip gelmediğini öncelikle inceleyeceği yazıyordu.
İşte bu nedenle Sayın Serdar Denktaş'ın, Sayın Tuğrul Türkeş'le görüşmesi gerçekleşmedi. Bunun yerine ne oldu? 

Heyet geldi...
 
  Yine basın haberlerinden öğrendik ki geçtiğimiz hafta, Ankara'dan bir heyet geldi ve tek tek Bakanlıklarda, Bürokratlarla görüşmeye başladılar. Bu görüşme sonrası onlar rapor yazacak. Bu rapor üzerine işte o zaman, siyasi düzlemde görüşme gerçekleşecek. Bu görüşmenin de çetin olacağını şimdiden bilmek gerekir.
  Kısacası, Sayın Tuğrul Türkeş'le, Sayın Serdar Denktaş'ın gerçekleşemeyen görüşmesinin nedeni, UBP- DP Hükümetinin imza atıp, bunun gereğini savsaklaması sorumsuzluğu nedeni ile Türkiye - KKTC ilişkilerindeki düzeyin, siyaset zemininden, bürokratik zemine gerilemesidir.
  UBP- DP anlayışının imza atıp gereğine uymamak oyunundan tutun. Kıbrıs Sorunu Görüşme sürecinde, Türkiye muhalefetine, "Kıbrıs elden gidiyor" kışkırtmaları yaparak, Türkiye Hükümetini sıkıştırıp para alma oyunlarına. Tarım Bakanının rehine alınması gösterisine kadar, binbir çeşit numara var... 
  Böylece, Türkiye'den yalnızca para almak üzerine kurulu bu anlayış, yeniden, Türkiye- Kıbrıs Türk toplumu ilişkilerine zarar verdi.
  Üstelik Türkiye'de değişen anlayışı göz ardı ederek, bu eski oyunlarla para alabileceklerini düşünmek gafletinden hala kurtulmadılar.
  Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Sayın Kanbay'ın, Türkiye'nin KKTC'ye dönük desteğini ele aldığı 2015 Raporunun ön sözünde yazdıkları dahi UBP- DP Hükümetini düşündürmedi.
  Çünkü Sayın Kanbay o ön sözde; "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile AB Troyka'sı" arasındaki ciddi ilişkinin, Güneydeki krizin atlatılmasına katkı sağladığı tesbitini açıkça yazdı. Bunları yazıldıktan sonra, Türkiye ile ilişkilerin eski salapatilikte devam edeceğini düşünmek mümkün mü?

Bu ilk değil...
 
  2009 Nisan Seçimlerinde, "Biz Türkiye'nin ne istediğini biliyoruz, bunu yapacak ve kaynağı alıp halkımıza cennet sunacağız" vaadi ile UBP seçim kazanmıştı. Sonrasında da imzaladığı Protokola karşın, hiç bir şey yapmamıştı. 
  Arkasından da imzaladığı Protokolün gereklerini yerine getirme taleplerine, "bunları Türkiye istiyor" diyerek halkın tepki odağına onları koymuştu… O dönem, TC Büyükelçisi Sayın Halil İbrahim Akça'yı da günah keçisi haline döndürüp, bu ilişkileri vıcık vıcık yapmışlardı. Bunun aynen devamını, düşük frekansta şimdi de yaşıyoruz..
  Olayın diğer vahim yanı ise, CTP- DP Koalisyonu döneminde Başbakan Yardımcılığından, TC Yardım Heyeti Bürokratlarının müdahalelerini öne sürerek istifa eden Sayın Serdar Denktaş'ın, Maliye Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı döneminde, siyasi düzlemden bürokratik düzleme düşüşün acı ile yeniden yaşanmasıdır. Bu sorumsuzlukta UBP'de, Başbakan da ortaktır...
  Bu yaşananları Kıbrıs Türk halkı hak etmiyor. Bu yaşananlar, Türkiye - Kıbrıs Türk halkının ilişkilerine fayda sağlamaz. 
  Bunlar yaşandıkça, elbette ki İlber Ortaylı dahil pek çok insan, Kıbrıs Türklerinin iradesini küçümser, sorgular ve bu toplumu aşağılar. Yazıktır. Bu halkı, kimse, para için bu denli aşağılanacak hale sokamaz.
YORUM EKLE

banner608

banner473