Türk Lirası’nda, geçtiğimiz yakın tarihimizin en istikrarlı dönemlerinden biri yaşandı. Buna neden olan başlıca özellik, 2002 yıllından bu yana yaşanan tek siyasi partinin iktidarı tek başına sürdürmesiydi.
İşin temelinde ise, 2002 yılından önce Türkiye Cumhuriyeti’nde kurulan üçlü koalisyon hükümetinin, ekononomik tedbirler adı altında Sayın Kemal Derviş'e hazırlatmış oldukları ekonomik programın değiştirilmeden uygulanmasıydı. Yurtiçinde olduğu gibi yurtdışından gelebilecek yatırımcıya kazançlı ancak tedbirli güvencenin olduğu bir ortam yaratıldı. Yatırımcı Türkiye’deki parasını kısa vadeli tutmayı tercih etti.
Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin doğu komşularından gelen, bazı paraların aklanarak, nakit yerine altın olarak yurt dışına çıkarılması ise ekonomiye ivme kazandırmaktaydı. Gizli yapılan bu takasın ortaya çıkması ile bu yatırım kaynağının durması, ayrıca bu takastaki siyasi boyutun irdelenmesi piyasalardaki güven ortamını tamamen ortadan kaldırmıştı. İşin siyasi boyutu da başka yolsuzlukların ortaya çıkarılmasına sebeb oldu. Bu olayların esas sebebi siyasetdi.
Siyasetteki bazı etkin güçlerin veya devletlerin etkin rollerinin, ülke içerisinde yaptırımlarını gerçekleştirmesi arzusu, siyasinin kişisel menfaatlerini ön plana çıkarmakla yaratılan kaotik durum, ülkenin istikrar ve güven ortamını zedeleyerek yatırımcıyı uzaklaştırmakla gerçekleşti.
Aralık ayında Türkiye’de çıkan siyasi karışıklık Türk Lirası’nın diğer para birimlerine karşı değer kaybetmesine sebep oldu.
Piyasalardaki bu beklenmedik olay, Türkiyede 2013 yılı enflasyon oranının yüzde 7.9 olmasına sebep olurken enflasyonun beklenenin üzerinde çıkması piyasaları 2014 e girerken olumsuz etkilemiştir.
Tabiatıyla Türkiyede gerçekleşen yüzde 7.9 seviyesindeki enflasyonun, KKTC'de yaklaşık yüzde 10 olarak gerçekleşmesi ve hisedilmesi gayet normaldir.
Dolayısı ile 2014'de, beklentilerin boyutu değişmiştir. Özellikle dünya para piyasalarına bakıldığında ve ABD Federal Reserve Bank'ın ABD Dolarının tüm para birimleri karşısında güçlü tutma politikalarının devamı, Türk Lirası’nın piyasalardaki değerinin düşeceğinin de ayrı bir belirtisidir.
Yani Türkiye’deki siyasi tartışmanın boyutu, yerel seçimlerde iktidar partisinin oy kaybetmesi, parti içi çıkar ve seçilme kaygılarının yaratacağı huzursuzluk, ABD'nin uygulayacağı güçlü para politikaları için piyasalardan geri çekeceği veya toplayacağı dolar, Türk Lirası’nın değerini 2014 yılı içerisinde 2.40 TL seviyesine getirecektir.
Tüm piyasalar, bunun planını yapmalı ve bütçelerini bu değere endekslemelidir.
Özellikle KKTC'deki dar piyasalarda bu daha hissedilir bir hal alır. Özel sektör gerçekleşmesi gereken kendini rahatlıkla adapte edebilir. Etmediği takdirde olacakları bizim söylememize gerek kalmaz.
Ancak, devlet bütcesinde daha farklı tedbirler alınması gerekmektedir.
En büyük gider kalemi olan kamu görevlileri ve cari giderlerin artmaması gerekir. Devlette yapılması düşünülen personel istihdamı, mümkün olduğu kadar verimlilik üzerine dayandırılmalıdır.
Düşünülen,kamu görevlileri reformu yapılarak piyasalara güven getirilmelidir.
Gerçekleşecek olan reel artışın yıl ortası ve yıl sonu değerlendirmesi yapılarak ödenmeli. Mümkün olduğu en yakın tarihte, bu artışların Gayrı Safhi Milli Hasıla’ya (GSMH) endekslenerek büyüme oranı kadar artış yapılacağı yasalaştırılmalıdır. Böylelikle verimlilik esası ile piyasalar daha disiplinli çalışabilir.
Mesai saatleri verimlilik esasına bağlanmalı ve ek mesailerin düşürülmesi yolunda politikalar üretilmelidir.
Devletin gerekmeyen masraflardan kaçınması gerekir.
Reel sektöre katkı sağlayarak, piyasalarda hareketlilik sağlanabir.
Eğitim sektöründe öğrenci kaybına sebep olabilecek TL'nin değer kaybetmesi faktörünün hızlı bir şekilde değerlendirilip, öğrenci sayısını artırmanın yolları aranmalı.
Turizmde paranın değer kaybı avantaj olabileceğinden hareketle, turist sayısının artırılmasına yönelik hareketler yapılmalıdır.
Daha birçok faaliyet, piyasaları olumlu hareketlendirme adına devlet eliyle yapılabilir.
Böyle durumlarda, devlettin özel sektörü hareketli tutma gayreti, piyasaları olumlu etkileyeceği unutulmamalıdır.
Özellikle KKTC gibi küçük ölçekli ülkelerde, en büyük paydaş olan devlete çok görev düşer. Burada alınacak olan tedbirlerle, ekonominin çarklarının bu krizi en düşük seviyede zarar görmesi sağlanabilir.
Gelecek olan tehlikenin boyutunu tahmin ederek hareket etmek tüm sektörleri pozitif olarak etkileyecektir.
Türk Lirası ve Ekonomik beklentilerimiz
- 14 Ocak 2014, 04:41
- 587
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi