banner564

Türkiye maaşları ödemese ne olur?

Çok özür dilerim ama isteyen beni “emek düşmanı” ilan edebilir… Ama takmayacağım, zira mesleğimizde nasıl emek harcadığımızı sanırım takip edenler farkındadır…
Emeğin ne demek olduğunu en iyi bilen 80 bin özel sektör çalışanından sadece biriyim çünkü…
O nedenle rahatım! 
Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde herkes sistemden şikâyetçi… Ancak ne ilginçtir ki; şikâyet edenlerdir aslında sistemi oluşturanlardır, bizleriz…
Mesela; küçücük örnekler verelim…
Bir iş adamı evine aldığı yiyeceği faturalayıp işyerinin gideriymiş gibi gösterip daha az vergi vermeye çalışıyor…
Ancak ayni iş adamından “Ben bir tamam vergilerimi ödüyorum ama x kaçak işçi çalıştırır, vergi ödemez” diye şikâyet duyarsınız… 
Ya da trafik kazasında yakını kaybeden biri sürate, kontrolsüzlüğe isyan eder ama birkaç hafta sonra yanlış parktan veya kameraya yakalanıp süratten yazılınca tanıdık polis arayıp cezayı ödememek için kılıktan kılığa girer…
Ya da ne bileyim… Mesela üreticidir arkadaş, bir yandan doğrudan gelir desteğini alamadığı için memleketi yakacak ama öte yandan kamu görevlisi olduğu için maaşı ayın birinde cebe atacak! Ama tek geliri üreticilik olan bir arkadaşı için kılı kıpırdamayacak! 
Küçük, hepimizin başına gelen örnekler vermeye özen gösteriyorum…
Belki anlarız bu rezil sistemi nasıl her gün yeninden kurguladığımızı… Bunu biz yapıyoruz…
Sahteyiz!
Ama yüzleşmiyoruz kendi kendimizle...
Peki, bu düzen nasıl değişecek?
İşte en kritik soru…
Aslında cevabı hiç de zor değil…
İki yolu var!
Düzen ya Kıbrıs sorunun çözümüyle mecburen değişecek, ya da Türkiye bize sağladığı ekonomik katkıyı sağlamaktan vazgeçecek…
Kıbrıs sorunun çözümü çok daha zor… Çok farklı tarafların hassasiyetleri var… Çözülür mü? İnşallah ama zor bir ihtimal…
O zaman geçelim ikinci yola…
Türkiye kamuda maaşların bir tamam ödenebilmesi, üreticinin alacaklarının verilebilmesi için maliyeye katkı yapıyor!
Tamam, biliyorum şimdi sıralayacaksınız…
“Asker var, nüfus var, bedeli ödenmeli…”
Ya da “parayı verir ama her şeyi oradan ithal ederiz, yani geri öderiz” diyorsunuz ve haklısınız…
Benim söylemeye çalıştığım başka bir şey…
Düzen ancak ada gerçeklerini kabul ve bu gerçekler üzerine kurulacak politikaların hayata geçmesiyle mümkündür… Siyasi irade yıllardır kanıtladı; bunu yapmadı ve özgünüm ki yapmayacak da…
İşte size en radikal hükümet modeli… Ama deve kuşu misali boynu kumun içinde, sorunlar ayni, çözüm yok!
Bazen dibe vurmadan sıçrayamazsınız…
Eğer Türkiye’den maaş için katkı almazsan eldekiyle yetinmek zorunda kalırsın!
Bu da kamu maliyeni “mecburen” düzene sokman anlamına gelir!
Çünkü bu protokollerle filan olmuyor, ancak şartların dikte etmesiyle mümkün olabilecek. Bu da ancak maddi katkının kesilmesiyle olur!
Toplayabildiğin vergi kadar çalışanını ödeyeceksin…
Düze çıkana kadar 13’üncü maaşmış, bayram ödeneğiymiş, kazanılmış hakmış!
Askıya alacaksın!
Kimleriniz küfür ediyor, anlayabiliyorum ama bir de resmin geneline bakabilseniz keşke!
Çünkü bunlara karşı değilim ama önce sağlıklı bir yönetim oluşturacaksın, maliyeni artıya geçireceksin, vatandaşı sömüren faiz sistemine son vereceksin, düzenli vergileri toplayacaksın, yeni kaynaklar yaratacaksın, üreticinin kim olduğunu ayırt edeceksin, tröstleri bitireceksin…
Biri para vermeyince bunları yapmak zorunda kalacaksın işte!
Ve günün sonunda oluşan artı değerle rezil bir hale soktuğun eğitim ve sağlık hizmetlerinde çağ atlayacaksın… Bunları yap; maliyen sana yol veriyorsa, dön yeniden eğer 13’üncü maaşını, bayramlığını vs… Neyse vereceksen yine ver… 
Bu devlet batık arkadaşım!
Belediyelerin batık!
Devlet bankaların batık!
Kamu İktisadi Teşebbüslerin batık!
Ama ne ilginçtir yöneticileri zevki sefa içinde…
Vermeyin kardeşim, kesin bu katkıyı, yere çakılalım…
Herkesin 20 TL aldığı zamanlar olmuş bu coğrafyada… Unuttuk değil mi? 
Alıştık ranta… 
Vermeyin kardeşim, kesin bu katkıyı, yere çakılalım…
Belki o zaman yeniden kalkıp yürümeyi başarabiliriz...
YORUM EKLE

banner608

banner473