banner564

Türkiye seçimleri sonrası

Türkiye’de gerçekleşecek olan CB ikinci tur seçimleri için artık gün sayılıyor. Bu seçimlerin olaysız geçmesi ve sağlıklı bir ortam içinde sonuçlanması en büyük dileğimiz. Ancak seçimlerden sonra ekonomik ve demokratik pek çok sorunla yüz yüze kalınacağı da açık. Üstelik ağır ekonomik krizin aşılmasına yönelik olarak ise toplumsal ortak payda oluşmadı. 
Seçimlerin 1. turunu, birinci sırada bitiren CB Sayın Recep Tayyip Erdoğan, takip ettiği ekonomik doktrine bağlı kalacağını açıkladı. Bu doktrin ise döviz krizini ve enflasyonu tetikledi. Üstelik, Türkiye Bütçesi ve cari açık en yüksek seviyeyi gördü. Bu politikanın bir ürünü olarak politik faiz düşük, ama reel faiz yüksek. TL mevduatlarına bankaların verdiği faiz, o politik faizin kat be kat üstünde. Kredi faizleri de yüksek. Üstelik bu politika nedeni ile uluslararası finans almakta önemli bir kriter olan CDS puanı da 700’ün üzerine çıktı. Yani kredi risk oranı arttı. Bu nedenle ister devlet, isterse özel sektör olsun, dıştan yapacağı borçlanma için yüksek faiz ödemek zorunda kalacak.
Diğer aday olan Sayın Kılıçdaroğlu’nun ve onu destekleyen Millet İttifakının seçimlerle ilgili ileri sürdükleri önerilerde, klasik iktisat yöntemlerine dönüş hedefi var. Onlar bunu, Türkiye’de iç politikada takip edecekleri demokratik hukuk devleti ilkelerine dönüş ile bütünleştiriyorlar. İçe ve dışa sunacakları demokratik hukuk devleti ilkeleri ile güven vererek, uygun finansman kaynaklarına ulaşabileceklerini öngörüyorlar. Böylece üretken bir yapıya dönmeyi amaçlıyorlar. Ancak seçim kampanyasında; bildirgelerinde ki sayfalarca bir çalışma idi, bunu kitlelere yeterince anlatmadılar. Türkiye siyasetini esir alan popülizmin sığlığına saplandılar. “5’li çeteden alıp halka vereceğiz” söylemi ile, yalnızca taraftarları heyecanlandıran bir söyleme bağlı kaldılar.
Halbuki içinde bulunan ekonomik ağır kriz, iç ve dış politika bütünlüğü ister. Üstelik yalnız bunu değil, ama ayni zamanda toplumun farklı kesimleri ile siyasi güçlerinin ortak bir toplumsal paydada buluşmalarını, en azından diyaloglarını gerekli kılar. Ama maalesef bu ortam çoktan yok edildi. İktidar tarafı seçimi, İstiklal Savaşına benzetti. Muhalefet tarafı da seçimi var olma veya yok olma çatışması olarak gördü. Böylece kutuplaşma katılaştı ve derinleşti. Üstelik içine girilen CB sistemi nedeni ile siyaset, % 51 tuzağına kilitlendi, Birbirine hiç benzemez olanların ittifakı, ilkesizlik temelinde oluştu. Düşünün ki Türk Milliyetçileri, Atatürkçü olduklarını söyleyenler ile Ümmetçiler ortak. Sol, sosyal demokrat, muhafazakar, liberal görüşte olan da tek adam olmaması temelinde buluştu. Bu uyumsuzluk, sonuç olarak düşünceyi köreltti.
Bu gelişmelerin sonucunda biz de Kuzey Kıbrıs’ta, “kapıldık bahtımın rüzgarına” deyişi eşliğinde taştan taşa vurarak sürükleniyoruz. Şimdi muhalefetten ayrı; ilk defa iktidardaki UBP, DP, YDP koalisyon hükümetinin partilerinden biri olan DP Genel Sekreteri; aylardır, yıllardır dile getirdiğimiz döviz krizi yıkımına işaret ederek, Türkiye’deki seçimden sonra bunun “soyuttan çıkıp, somuta dönüşeceğini” ifade etti. Bakanlar Kurulu ve Merkez Bankasına önlem çağrısı yaptı. Yani konuşanları, popülist milliyetçi söylemle sus etmeye çalışanlarda gelecek olandan korkmaya başladılar. 
Kim kazanırsa kazansın, önümüzdeki dönemin daha da ağır geçeceği açıktır. Bu nedenle Kuzey Kıbrıs’ta iş ve emek dünyası ve meslek birlikleri ve odaların;  farklı siyasi güçlerin yan yana gelmelerine ihtiyaç dünden daha fazladır. Bu olumsuz gelişmelere teslim olmadan, boyun eğmeden; en kötü koşullarda dahi toplumsal ortak aklı üretmeliyiz. EL- SEN in grevi nedeni ile oluşan o Ortak Tutum yeniden yaşamın her alanındaki krizi aşmak için gündemin esası olmalıdır.  

YORUM EKLE
YORUMLAR
Turkish power
Turkish power - 12 ay Önce

Reis geçirdi

banner608

banner474