banner564

Üretici de Tüketici de Mutsuz: Çözüm için Aksiyon Alınmıyor!

 Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre Tüketici Güven endeksi Ekim ayında % 3,6 azalarak endeks 76,8’e geriledi. Böylelikle endeks 3 yıllık gidişatın en altına gerilemiş oldu. Tüketici eğilimlerine ilişkin yayımlanan verilerde önümüzdeki yıl için konut alma, otomobil alma, tasarruf etme ihtimali güven endeksini aşağıya çeken en önemli faktörler olarak sıralandı. Keza hızla yükselen enflasyon, döviz kurları ve yüksek faiz ortamı tüketicinin yatırım yapmasını ve para biriktirebilme ihtimalini ortadan kaldırdı. Tüketici güvenindeki bu eksiklikler şüphesiz ki bankacılık sektöründe verilen konut ve araç kredilerini de baskı altında tutacaktır. Bloomberg’in hazırladığı Güven anketine göre ise güven endeksi tarihi rekor seviyeye gerileyerek 17,52 oranında azaldı ve 48,84’e geriledi.
  Üretim tarafında Sanayiciler de doğal gaza yapılan % 48 zam ile üretimin zorlanacağını beyan etti. Söz konusu yüksek oranlı zammın üretim maliyetlerini artıracağı ve enflasyonu körükleyeceği açıklandı. Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu Başkanı Memiş Kütükçü, enerji maliyetlerindeki artışın rekabet şansını zorladığını da dile getirdi. Zira doğal gazdaki artışın direkt olarak elektrik zamlarını da tetikleyeceği ve haliyle imalat sektörünün rekabet gücünü azaltacağı üzerinde duruldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle istikrarlı kur vurgusu yaptı. İstikrarlı İhracat için istikrarlı kur talebini yineledi. 
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's 22 Ekim tarihinde Türkiye'nin kredi notunu B+ seviyesinde yatırım yapılabilir seviyenin 4 kademe altında sabit bıraktı. Türkiye’nin ödemeler dengesi pozisyonunun zayıf, para politikasının ise öngörülemez olduğuna dikkat çeken S&P, “Enflasyon yıllık yaklaşık yüzde 20 ile derecelendirdiğimiz 137 ülke arasında 8. sırada bulunuyor” değerlendirmesinde bulundu. Ekonomik ve finanslar risklerin artması, yapısal bağımsızlık endişeleri neticesinde risk primi kasım başı 437,01 puana yükseldi. Çözüm ise kredi notunu artırmak için bahsedilen risklerin azaltılmasıdır. Kredi derecelendirme ülke raporlarında notları artırıcı önlemler detaylandırılmaktadır. Doğru para politikalarıyla dolarizasyonun azalması, enflasyonun düşmesi, ABD ve AB ile ilişkilerde gerilimin azalması ve bir dizi ekonomik reformların yapılması kredi notunu yukarı yönlü etkileyecek faktörler olarak sıralanmaktadır.
   Sonuç olarak ülkedeki risklerin artmasıyla birlikte değer kaybeden Türk Lirasına müteakip büyüyen enflasyon üreticiyi de tüketiciyi de zor bir konuma getirdi. Yılsonu enflasyon beklentilerinin % 20’ye çıkmasına rağmen eylem planı bulunmuyor. 
Yükselen Enflasyon ve Döviz Kurları Stagflasyon Endişelerini Doğurdu: 
   Tüketici ve üretici güven endekslerinde ve ekonomik beklenti endekslerindeki hızlı düşüşün temel sebepleri gevşeyen para politikasıyla Türk Lirasında hızlanan değer kayıpları, bunun neticesinde meydana gelen zamların yarattığı yüksek enflasyon ortamı, enflasyon beklentilerindeki yükseliş olarak sıralayabiliriz. Zira finans piyasalarında oluşan bu olumsuz atmosferin devam etmesi ve çözüm odaklı bir eylem planı hazırlanmaması küresel piyasalarda Türkiye için stagflasyon tartışmalarını da başlatmış ve ülkeye karşı yatırımlarda risk iştahını azaltmıştır. Stagflasyon beklentisi ekonomik daralma ile birlikte enflasyonun ve işsizliğin de artması koşullarını tarif eden bir terimdir. İngilizce lisanında durgunluk ve enflasyonun birleştirilmesinden türemiştir.    
Diplomatik ve Siyasi Gerginlikler: 
   31 Ekim 2021 tarihinde İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleştirilen G-20 zirvesinde TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden diplomatik bir görüşme gerçekleştirdi. Osman Kavala ve 10 büyükelçi krizi sonrasında yapılan görüşmede Türkiye F-35 yerine ödedikleri 1,4 Milyar dolar karşısında F-16 vermelerini talep etti. Biden F-16 verilmesinin bir süreç olduğunu, senatodan ve temsilciler meclisinden onay alınması gerektiğini bildirdi. Buna ek olarak ABD tarafı Suriye ve Akdeniz’deki anlaşmazlık, Türkiye’deki yargı ve İnsan Hakları konusunu gündeme taşıdı. Akabinde 1 Kasım 2021 tarihinde İskoçya’nın Glasgow şehrinde düzenlenen 26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansına (COP26) güvenlik kriterlerinin karşılanmaması nedeni ile Türkiye katılmadı ve Cumhurbaşkanı bunun bir itibar meselesi olduğu yönünde açıklamada bulundu. Konferansta Dünya Liderleri sert uyarılarda bulundu ve gelişmekte olan ülkeleri de bu konuda finanse edilmesi yönünde sorumluluk üstlenecekleri beyan edildi. Konferansta ABD Başkanı, Almanya Şansölyesi, İngiltere Başbakanı ve Fransa Başbakanı konuşma yaparak iklim değişikliğinin dünyayı mahvettiği, sıcaklık ve kuraklığı artırdığı, yangınları tetiklediği belirtildi. Türkiye’nin de imza koyduğu Paris İklim antlaşmasının yürürlüğe girmesi için zaman hedefi belirlenmesi dile getirildi. 
   KKTC’de ise siyasi istikrarsızlık hızla devam ediyor. KKTC kurulduğu yıl olan 1983’ten itibaren 38 yılda 38 hükümet kuruldu. 4 yıl sürmesi hedeflenen hükümetler basit ortalama ile bir yıl iktidarda kalabildi. Bunun sonucunda ise siyasi istikrarsızlık neticesinde uzun vadeli kalkınma ve eylem planları hayata geçemedi. Meclis yaz tatilinden sonra nisap sorunu yaşanmaya başladı. Ersan Saner hükümetinin istifası sonrasında siyasi parti UBP’de başkanlık Kurultayı gerçekleşti ve Sn. Faiz Sucuoğlu başkanlığı kazanmıştır. Akabinde Cumhurbaşkanı Sn. Ersin Tatar tarafından kendisine hükümeti kurma yetkisi verilmiştir. Mecliste hükümet kurmak için gerekli aritmetik çoğunluk toplanamadığından erken seçime gidilmesi güçlü bir alternatif olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bu dönemlerde ekonomi ve finansal gelişmeler tarihi krizlere rağmen gündemi pek fazla meşgul etmemektedir. 

YORUM EKLE

banner471

banner473