banner564

Üzgünüz, yanıyoruz

   Dünyanın tanımadığı, ambargo altındaki bir ülkede kamu çalışanlarına 13’üncü maaş ödeniyor…
   Üstelik vaktinden 20 gün önce ödeme yapılıyor…
   Bir yandan ekonomik krizden söz eden ve Türkiye’den gelecek paranın yolunu gözetleyen bu küçücük ülkede, diğer yandan siyasi partilere milyonlarca liralık devlet katkısı veriliyor…
   Yine bu küçücük ülkede 4 bin dolayında resmi hizmet aracı yollarda boy gösteriyor…
   Bu küçücük ülkenin bakanları ‘geçici bir süre görevde kalacaklarını’ bildikleri halde, sürekli ‘danışman’ atıyorlar…
   Siyasilere ‘örtülü ödenek’ dağıtıyorlar…
   Yıllar öncesinden özelleştirilmesi gereken çökmüş, iflas etmiş kurumları ‘sendika korkusuyla’ zararına çalıştırmaya devam ediyorlar…
   Ülkenin en büyük bankasında biriken mevduatları ‘devlet kefaletiyle’ kullanıp, batmış kurumlara kaynak aktarıyorlar…
   “Bu yol doğru yol değildir” diyenlere aldırış etmiyor “bırak söylensin” diyorlar…
   Her şeyin en iyisini onlar biliyor…
   Buna itirazımız yok…
   O yüzden de ambargo altındaki bu ülkecikte ‘çalışmak isteyenlere’ engel çıkarıyorlar…
   Eskimiş, çürümüş solculuk edebiyatıyla, sözde işçiyi savunacaklar diye kararlar alıyorlar…
   Süpermarketlerin 1 Mayıs’ta kapanmasını emrediyorlar…
   Kapamayanların çalışanlarına çifte maaş şartı getiriyorlar…
   
Çıldırmamak elde değil

   Zengin bir ülkede süpermarketleri de akaryakıt bayilerini de kaparsınız…
   Ancak 3 gün sonra memur ve emeklileri ödeyecek paranız yoksa ve Türkiye size eksilen miktarı göndermiyorsa ve sizler ikide bir Türkiye’ye kafa tutarak ‘kendi ayaklarınızın üzerinde duracağınızı’ söylüyorsanız, bunun ilk şartı ‘üretim’ değil midir…
   Peki siz ne yapıyorsunuz?..
   Üretimi batırdınız…
   İşlerin azlığından yakınan insanların çalışmasını engellemeye kalkıyorsunuz…
   Çalışmak isteyen insanların, krizi fırsata çevirmesine neden engel oluyorsunuz?..
   Güney Kıbrıs’tan binlerce insanın akaryakıt, sebze ve meyve alımı için kuzeye akın edeceği bir günde sözde işçi kahramanlığı yaparak, insanları tatile göndermek istiyorsunuz…
   Çalışan her işçinin haftada en az bir gün izni vardır…
   Çarşamba olmaz da biri Perşembe, diğeri Cuma izin yaparsa kıyamet mi kopar’...
   Burası Brunei sultanlığı değildir…
   Petrol yataklarımız, altın rezervlerimiz yoktur…
   Üç gün sonra memura, emekliye ödeyecek paramız da yoktur…
   Resmen iflas etmiş bir noktada iken bu yapılanları nasıl alkışlayacağız?..

Hayatımız da tehlikede

   Maaşların dışında çok büyük sıkıntılarımız vardır…
   En başta yolların durumu…
   Aylardır, yıllardır yazıyoruz, söylüyoruz…
   Ana yollardaki orta refüjlere koruyucu bariyer koyamadınız…
   Sürat kontrolü yapacak yeterli radarlarınız yoktur…
   O yüzden aşırı süratle seyreden, hele bir de cep telefonuyla konuşurken, orta refüjü atlayıp karşı şeride geçen sürücüler, masum insanların canını almaya devam ediyor…
   Vicdanlarınız sızlamıyor mu?..
   Gencecik evlatlarımızı kaybederken “Biz bu ülkeye ne yaptık, ne yapmalıyız?” diyerek vicdan muhasebesi yapmanız gerekmiyor mu?..
   Kuşkusuz; çoktan yapılması gereken başka şeyler de vardır…
   Ama o cesaret de yok… 

YORUM EKLE

banner471

banner474