banner564

Uzlaşmazlığın sorumlusu AB’dir

   Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne ‘Cinsel taciz ve şiddet’ konularında danışmanlık yapan Jane Holl Lute, bir anda kendini dünyanın en karmaşık sorununun içinde buldu…

   Disiplini, çalışkanlığı ve katı duruşuyla tanınan Lute, Kıbrıslıların son şansı mıdır?..
   Bunu zaman gösterecek…
   Uzaktan bakınca ‘çok kolay gibi’ görünen Kıbrıs sorununun çözümü, aslında pek de kolay değildir…
   Çünkü burada iki ayrı din, iki ayrı ırk, iki ayrı dil vardır…
   Burada dinlerden bir tanesinin halk üzerinde milim etkisi yoktur…
   Diğerini yöneten ise kilisedir…
   Kıbrıs’ta ilk kanlı saldırıları başlatan da kilisenin başıdır…
   Ne kadar kötü, ne kadar rezil bir durum!..
   İnsanlara dostluk, barış ve kardeşlik ruhunu aşılamak yerine “tek din, tek ırk, tek dil” yaratmak için silaha sarılıp, masum insanları öldürmek, onları açlığa ve sefalete sürüklemek dünyanın en ağır suçu olmalı…
   Ne var ki; bu suçları işleyenler bugüne kadar hiç yargılanmadı…
   Birleşmiş Milletler örgütü ve Avrupa ülkeleri, yaşadığımız acı olaylar karşısında kılını dahi oynatmadı…
   Adada çözümsüzlüğün sorumlusu ise Türkiye değil, güneydeki ırkçı anlayıştır...
   Ve onları cesaretlendiren Avrupa Birliği’dir...
   Avrupa Birliği, kendi ilkelerine ters olduğu halde, güneydeki eğitim sisteminin üzerine gidemiyor...
   Kilisenin siyasetten uzak kalmasını sağlayamıyor…
   Okullarda düşmanlık aşılayan ders kitaplarının okutulmasını engelleyemiyor...
   Kıbrıs Rum Yönetimi’ne bu konuda sert ihtar veremiyor...
   Ama diğer yandan, Türkiye’nin müzakere başlıklarını da Rum vetosu yüzünden açamıyor...

Bu nasıl bir anlayış?

   Avrupa Birliği’nin bu ikiyüzlü siyaseti gerçekten hepimizi üzüyor...
   Hatta kuşkulandırıyor...
   İleride bir çözüm olması halinde, nüfusu Rumlardan daha az olan Kıbrıslı Türklere yönelik olası ırkçı hareketleri görmezden geleceği konusundaki endişelerimizi haklı çıkarıyor...
   Temel prensiplerine aykırı olduğu halde bölünmüş bir ülkeyi üye yapan Avrupa Birliği, diğer yandan Kıbrıs sorununun çözümü konusunda üzerine düşen görevleri yerine getirmiyor...
   Sadece Türkiye’ye “Ankara Protokolünü uygula ve limanlarını Rum gemilerine ve uçaklarına aç” diyor...
   Türkiye ise, çözüm olmadığı sürece bunun mümkün olamayacağını her fırsatta dile getiriyor...
   “Limanların açılmasını istiyorsanız, gelin şu işi bitirelim” diyor...
   Ne var ki; Rum liderliği Kıbrıs meselesini ‘kendi istediği şekilde’ bitirmek istiyor...
   Bunun için de acele etmiyor...
   Gün gele, Türkiye’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımak zorunda kalacağını, böylece Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm ada üzerinde egemen olacağını, Kıbrıslı Türklerin de,  diğer azınlıklar gibi devlete bir şekilde yamalanacağını ve yönetimden dışlanmış vaziyette yaşatılacağını düşünüyor...

Olmayacak duaya amin demek

   Rumların bu beklentilerinin hiçbir şart altında gerçekleşmeyeceğini birilerinin onlara anlatması gerekiyor...
   Peki bunu kim yapacak?..
   Elbette Avrupa Birliği...
   Kıbrıs’ta 1977 ve 1979 doruk anlaşmaları iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu öngörüyor...
   Denktaş’ın yürüttüğü tüm müzakerelerde bu formülün dışına çıkılmadı...
   Talat’ın döneminde, Hristofyas ile yine federal çözüm üzerinde uzlaşıldı...
   Hatta, dönüşümlü başkanlık ve 45 bin TC kökenli vatandaşın adada kalması kabul edildi...
   Şimdiki Rum lideri Anastasiadis ise, Annan Planı’na “evet” dediği halde, Hristofyas ile uzlaşılan konuları dahi kabul etmiyor...
   Öyleyse ‘çözümsüzlüğe oynayan taraf’ Kıbrıslı Rumlardır...
   Avrupa Birliği, artık bu gerçekleri görmeli ve Rumları ciddi ciddi uyarmalıdır...
   Ya iki tarafın siyasi eşitliğine dayalı bir çözüm...
   Ya da Kıbrıs Türk tarafı ile doğrudan ticaret...
   AB bunu becerirse, çözüme ciddi bir katkı yapmış olur...       
   Bayan Lute’un görevini de kolaylaştırır…
   Aksi halde bölünmüşlük kalıcı hale gelir…
   Bizden uyarması… 

YORUM EKLE

banner471

banner473