Rum tarafı, Avrupa Birliği veya başka bir uluslararası kurumdan Türkiye veya KKTC aleyhinde bir karar çıkarttığı zaman, bizim tarafta yetkililer koro halinde açıklama yapmaya başlar…
“Yok hükmündedir” derler…
Ve bunu dedikleri zaman elbette AB’den bir saldırı tehdidi gelmez…
Ne var ki; ileriye yönelik politikalarını hep bu tavır üzerinde geliştirirler ve Kıbrıslı Rumlarla ilişkilerini daha ileriye taşırlar…
Korkumuz yok tabi ki…
Dünyaya meydan okuyabilecek durumdayız hamdolsun…
Ama; Rumların ileri adımlarına bakarak arada bir adım da bizimkilerin atması gerekmez mi?..
Konuştuğumuz yabancıların büyük bir çoğunluğu Larnaka ve Baf Havaalanı toprağının büyük bir kısmının Kıbrıslı Türklere ait olduğunu bilmediklerini söylüyor…
Tatlısu’daki (Mari) cephaneliğin, Poli’deki Afrodit hamamlarının, Larnaka’nın paha biçilmez değerdeki Maccenzie bölgesinin de Türklere ait olduğunu bilmiyorlar…
Aslen Kıbrıslı olan bir kadının, güneyde dünyaya gelen çocuklarına kimlik vermediklerinden haberleri yok…
Güneyde kamulaştırılan Kıbrıslı Türklere ait mülklerin kira bedelini ‘banka hesabında’ tuttuklarını ve ilgili şahsa ödeme yapmadıklarını kimse bilmiyor…
Rum mahkemelerinde açılan davaların yıllarca sürüncemede bırakıldığını, sürekli yargıç değişikliği yaparak duruşmaya geçmediğini ilk kez duyduklarını söylüyorlar…
İşin ilginç yanı yabancılar gibi, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türk gençler de bunları bilmiyor…
Peki neden böyle?..
Sınır kapıları uzun yıllar kapalı kaldığı için, kuzeydeki yönetimler “sin de kal” politikası izledi…
“Bize daha çok mal kaldı” diyerek, güneydeki mal ve mülkleri gözden çıkaran bir siyaset geliştirdiler…
Ne var ki; kapılar açıldıktan sonra kuzeye akın eden Kıbrıslı Rumlar, mülklerinin iadesi için yoğun bir mücadele başlatıp, sorunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı…
İlk yıllarda Türkiye’yi tazminata mahkum edenlere “avcunu yala” dendi…
Ta ki Loizidu davasına kadar…
Türkiye; Girne’de mülkü bulunan Kıbrıslı Rum kadın Loizidu’ya tazminatını ödediği andan itibaren bunun emsal teşkil ettiğini bilerek, davaların sayısında patlama oldu…
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu kadar çok davaya bakamayacağını belirterek, ilk adres olarak Taşınmaz Mal Komisyonu’nu gösterdi…
Komisyona 8 bin dolayında başvuru yapıldı…
Bunların büyük bir çoğunluğu ‘parasızlık yüzünden’ sonuçlandırılmadı…
Kıbrıslı Türkler hem güneydeki mülkünü kaybetti…
Hem de kuzeyde Rum mülkü kullandığı veya kendisine ‘eşdeğer’ adı altında verilen mülkü sattığı için ‘suçlu’ pozisyonuna düşürüldü…
Bunu başaran ‘kurnaz’ Rum siyaseti…
Bizi batıran ise ‘yok hükmündeki’ siyasetimiz…
AB Kararlarına YOK Hükmündedir diyen YOK HÜKMÜNDEKİ KKTC’ye AB’den niye tepki gelsin ki Gerçek olan YOK HÜKMÜNDEKİ AB Kararları değil de Dünyaya meydan okuyan KKTCnin ta kendisi olduğunu Dünyada bilmeyen mi kaldı ! En Büyük Külliyesinde Dünyaya meydan okuyan KKTC yöneticileri gerçekten Giydikleri Pantolonların kendilerinden 3 Size daha büyük olduğunu neden Aynaya bakıp göremiyorlar acaba ! Alpacon’lar Mafiyalar Kabadayilar döneminin çoktan bittiğini KKTCnin Şahin yöneticileri ne zaman Kabulleneceklerdir acaba , yılların Kötü Siyaseti ve Yönetimi neticesi Tüm Ülkeleri ve Toplumları karşımıza almaktan kim mutlu olabilir ki ! BM’ye söz sonrası Güneyle iki yeni Kapıyı açmaktan aciz Dünyadan kopmuş Kimsenin tanımak istemediği Egemen Ayrılıkçı KKTC’de cebimizdeki TL’lerle Liderlerimizin beceriksizliğinden Ekonomisini batırdığımız KKTCde Fakirleşip Yoksullaşmaktan başka ne yapabiliriz ki ! Kahraman Yöneticilerimiz gerçekten KKTC ile girilen çıkmaz yolun ne zaman farkında olacaklardır acaba !